'İnsan hakları' mı dediniz?
İnsan hakları savunucuları deyince, benim aklıma oldum olası yıkıcıları, bölücüleri savunanlar gelir. Bunlar bir de "aktivist" diye de adlandırılırlar. Bazıları sokakta, kendilerini göstermek için tuhaf tuhaf hareketler yaparlar. Hemen hepsi, insan haklarını savunmak için değil; "hak" ardında aykırılık göstermek için var olagelmişlerdir. Arada bir doğru söylerler ki, inandırıcı görünsünler. Bu "aktivistler" veya "İnsan hakları savunucusu" kisveliler, Batı'da, güç odaklarından büyük destek görürler, adlarından sık bahsettirirler... Çok yerde bunların raporları dikkate alınır. Türkiye'deki yıkıcı-bölücüler, raporlarında birinci sırayı tutarlar.
"İnsan hakları savunucuları", beklendiği gibi, Türkiye'de dikkatle takip ediliyorlar. Büyükada'da 10 "aktivist" toplantı hâlindeyken gözaltına alındılar. Meğer tercümanları "gizli tanık"mış… "Gizli tanık" oldum olası beni rahatsız eder. F. Gülen Cemaati kumpası Ergenekon, Balyoz gibi davalarda, tembihlenmiş "gizli tanıklar" çok kişinin başını yaktı. R. T. Erdoğan, Büyükada toplantısında gözaltın alınanlar için "15 Temmuz'un devamı niyetinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdi." demişti. "Reis" peşin peşin bu hükmü verdikten sonra birkaçı tutuklanmalıydı! Nitekim öyle oldu: Altısı içeri atıldı
Bu "aktivistler"i teröristler kadar tehlikeli görürüm. Ama, bunların "örgütlenme" için bir araya geldiklerini düşünmüyorum. Tutuklayacaklarına, imza altına alsalar olmaz mıydı? İnandırıcı deliller toplanabilirse cezaları kesilir, hapse atılırlardı.
Kendi topuğumuza sıkmak da bir maharet!
Bekleneceği gibi, ABD hemen atağa geçti. Türkiye Büyükelçisi John Bass "Türkiye: Tüm insan hakları savunucularını serbest bırak" yazılı bir afişle poz verdi. Bu afişler bütün Batı'da yaygınlaşacaktır. Neden tutuklandıkları akla getirilmeyecek, Türkiye'de insan hakları ihlalleri öne çıkarılacaktır.
Yukarıda dedim... Arada doğru söz ediliyor. "Aktivistler"e destek veren Büyükelçi, ABD Bağımsızlık Günü münasebetiyle düzenlediği resepsiyonda dikkat çekici sözler etmişti:
"Geçen yıl içinde meydana gelen olaylar, terörizm ve şiddete verilebilecek yegâne cevabın adalet ve hukukun üstünlüğü olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. ABD'de terörle başa çıkarken yaşadığımız acı deneyimler ve yaptığımız hatalar, adaleti aceleye getirmenin ya da terörizmin geniş bir tanımlanmasının kendi başına tehlikeli olabileceğini bize öğretti. Bu tür tutumlar temel özgürlükleri aşındırabilir, hükümetlere güvene zarar verebilir ve adalet, intikamla karıştırılabilir. Mevlana'nın 'keder, merhametin bahçesine dönüşebilir' öğretisi, hepimizin adalet ve intikam arasındaki ince çizgiyi hatırlamasına yardımcı olabilir."
İntikamdan kaçınmalıyız. Hak Teâlâ çok açık buyuruyor:
"Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir kavme (topluluğa) duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin." (Maide, 5/8).
Bu ayetleri sık veriyorum ki, "İslâmcı muktedirler"in kafalarına yazılsın.
Elin "gâvur"u bize Mevlâna'dan örnek getirip "adalet" ve "intikam" arasındaki ince çizgiden bahsediyorsa, "intikam" peşinde koşanlarımızın iman tazelemeleri şart!