İlmin kıymeti bu mu?!
Siyasetnameler, nasihatnameler, pendnameler, hükümdarlara akıl vermek için yazılmıştır. Ulema fikrini en katı yönetimlerde bile hiç çekinmeden söylemiş, hapse girmekten, kelleyi vermekten asla korkmamıştır.
Yeri gelmiş, ashab Hz. Peygamber'e bile itiraz etmiştir. (Bkz. Mahmut Kavaklıoğlu, "Sahabe-i Kiramın İstek, Öneri ve İtirazları Karşısında Hz. Peygamber", EKEV Akademi Dergisi, S. 15, Bahar 2003).
13 üniversite bölünüyor. Öğrenci sayısı fazlaymış. O bahaneye sığınsalar bile, isimleri hoşlarına gitmeyen "Gazi" ve "İnönü" üniversiteleri için diğer üniversitelerin de kurban edildiği herkesin aklına geliyor.
Bölünmek istenenlerden İstanbul Üniversitesi, ilk üniversitemizdir. Gazi Üniversitesi'nin de köklü bir geçmişi vardır.
Lisansüstü çalışmalarımı yaptığım İstanbul Üniversitesi benim de üniversitem. Üniversiteme sahip çıkmak adına bölünmesine karşıyım ve öğrencilerin, hocaların yanındayım.
Köklü fakültelerden Cerrahpaşa Tıp, İstanbul Üniversitesi'nden ayrılacakmış. Hatta adını bile değiştirip İbn-i Sina Üniversitesi yapmak istemişler.
Saray'da üç beş yârân toplaşmış; ne yapsak da üniversiteleri bölsek diye ciddî ciddî kafa yormuşlar. İ. Ü.'nün 100 bin öğrencisi varmış. İdaresi zormuş. Azaltmak istiyorsan, okuyan öğrencileri, ailelerini, hocalarını üzeceğinize bundan sonra kontenjanları azaltır, dört-beş yıl içinde de hedefinize ulaşırsınız. Yeni üniversiteler açarsınız.
Cerrahpaşa Tıp'ın arazisinin "yandaş müteahhitler"e peşkeş çekileceği konuşuluyor.
Bir sandık koysaydınız, bölme sebeplerini açıklasaydınız, Hocalara, öğrencilere sorsaydınız... Yok, ben yaptım oldu, demek Hz. Peygamber'in sünnetine uyar mı?! (Hani İslâmcısınız ya, onun için diyorum!)
Bir haber okudum, ilim adamlarımız adına utandım. Ege Üniversitesi'nin Rektörü, R. T. Erdoğan İzmir'e geldiğinde, bütün hocaları "Reis"i karşılamak için toplamış. Rektör, maharet göstermiş gibi bir de tivit atmış: "Ege Üniversitesi Ailesini temsilen 382 kişilik akademik ve idari kadromuz ile Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ı karşıladık. Kentimize hoş geldiniz Sn. Cumhurbaşkanımız."
İlim adına utandım. Keyfi hareket, emir-komuta, icbar, korkutma, tehdit ilim adamlarına karşı da büyük bir saygısızlıktır. İlmi köreltmek, kişiye ram etmektir. O toplananlar kendiliklerinden gelselerdi, kimsenin söyleyeceği bir sözü olamazdı. Rektör'ün bu keyfiliğine, ilim adamlarını gütmesine R. T. Erdoğan'ın da fena hâlde canı sıkılmıştır.
Cihan fatihi Timur, Semerkand'dan çıkmış, Deşt-ı Kıpçak'a, Anadolu'ya, Orta Doğu'ya uzanmıştır. Çok gaddar bilinir. Onun bir hususiyeti, ilim adamlarıyla musahabesidir. İbn Haldun da, Şam'da, onun ilim meclisinde bulunmuştur. Hatıralarında Timur'la karşılaşmalarını, ilim meclisini anlatmıştır. Hatta Timur, İbn Haldun'un katırını istemiş, sonra Kahire'ye, İbn Haldun'a katırın parasını göndermiştir. (Katır deyince... Bugünün kıymetli bir aracıyla kıyaslayın.) (Bkz. Nergishan Tekin, Emir Timur, Kariyer Yayınları).
Yavuz'un İbn Kemal'e hürmetini herkes bilir. İbn Kemal'in atının ayağından sıçrayan çamur Yavuz Selim'in kaftanını kirletince Padişah: "Ulemâ ayağından sıçrayan çamurlar medâr-ı zînet [süs]ve bâis-i mefharet [övünme sebebi] olur." demiştir.
Zamanımızda ise, bir ayakkabı tozu almadıkları/aldırmadıkları kaldı!