İlle de idam mı?

15 Temmuz darbe girişimini tezgâhlayan, katılan, halkın üzerine mermi ve bomba yağdıran hainler, masum insanları kadın erkek, genç yaşlı ayırımı yapmadan şehit ettiler...

249 insanımızı hayattan kopardılar...

Şehit edilen halkın elinde silah olarak toplu iğne bile yoktu...

Gölbaşı'ndaki Özel Harekât Merkezi'nde görevli özel harekatçılar da başlarına bomba yağarken silahlarını kullanamadılar. Burada otuzdan fazla özel harekatçı şehit düştü...

* * *

Yakalananlar yargılanıyor...

Yurt dışına kaçanlar da bir gün mutlaka yakayı ele verip yargılanacak.

Yargılananlara, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi mümkün. Aralarında öyle hainler var ki birkaç kez müebbet cezası bile alabilir...

* * *

Halkımız, idam cezasının geri getirilmesini istiyor...

İktidarın da niyeti bu; ancak idam cezasının geri gelmesini istemekten önce ülkede ve dış dünyada neden olacağı travmaları düşünmek lâzım...

Nitekim AB Birlik Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker, AB'ye girmek isteyenlerin birliğin değerlerine de katılmak zorunda olduğuna değindi ve Türkiye'nin idam cezası getirmesi durumunda AB'ye üyelik kapısının tamamen kapatılacağını belirtti.

Bu konuda yapacağımız açıklama çok önemli...

Doktora güvenin

------------------------------ -----

ANAVATAN Partisi iktidar olunca Turgut Özal, ilk demeçlerinden birinde halka"Kırtasiyeciliğe paydos; bundan böyle ne devlet, ne yurttaş kırtasiyeciliğe boğulacak" demişti.

Bugün gibi hatırlıyorum, bir de "Yurttaşın beyanı önemli, her işlem onun beyanına göre yapılacak" diyerek müjde vermişti...

Uygulandı mı?

Hayır...

Özal'ın sözleri havada kaldı, kısa süre içerisinde de uçtu gitti.

Turgut Bey'in vurguladığı ve müjde olarak sunduğu ortam, onu sağlayacak yasa yapılmadığı için kadük hale geldi, bir süre sonra da tamamen unutuldu...

* * *

Kırtasiyecilik, işleri yavaşlatan ve insanları zora koşan bir uygulama. Batılılar bunu asgariye indirmeyi becermiş, biz neden başarmayalım...

Yeni mezun genç doktorlar kırtasiyecilik yüzünden 3 aydan önce görevlerine başlayamıyorlar, sosyal hakları oluşmuyor, sağlık sigortası primlerini bile maaş alamadıkları halde ceplerinden ödüyorlar...

Bu gecikmenin nedeni haklarındaki güvenlik soruşturması...

Soruşturmayı yürütenler ellerinde dilekçeler olduğu halde kapı kapı dolaşıp genç doktorların dünya görüşünü, siyasal tercihini, soy kütüğünü, öğrencilik dönemindeki tavırlarını filan kağıt üzerinde resmileştirme gayretinde...

Bu gecikme yüzünden yeni mezun doktorlar atanamayınca birçok sağlık ocağı doktorsuzluktan kapanıyor...

Bu akıllara ziyan bir uygulama, kısa günde vazgeçilmeli.

Bırakın görev yerlerine gitsinler, halka hizmete başlasınlar, haklarındaki güvenlik raporu da arkalarından gelsin; olmaz mı?

Bal gibi olur, yapın olduğunu görün!

Basit ama anlamlı iki haber

------------------------------------------

Gazeteci arkadaşım Sadi Özbay iki haber nakletti. Birincisi doktor konusunda...

Sakarya'daki Yenikent Hastanesinde yaşanmış olay... Hastalar doktorun viziteye başlamasını bekliyor... Bir süre sonra doktor odasını teşrif etmiş ve ilk hastasını almış.

Hastanın derdini dinledikten sonra hangi ilaçları kullandığını sormuş, ardından da"Atın o ilaçları, yazacağım ilacı kullanın" demiş... Yazmış da, ancak yazdığı ilaç, birkaç saniye önce atın dediği ilaçlardan biri...

* * *

İkinci haber de Konya'dan; dikkatimden kaçmıştı, Sadi hatırlattı...

Konyaspor Başkanı, "İzmir Marşı bir tek bizim statta söylenmiyor" diyerek övünmüş ve söylemeyen taraftar grubuna da teşekkür etmiş.

Başkanın ve taraftarın aziz Atatürk ile birlikte milli duygu ve düşünceleri benimsemedikleri aşikâr. Ulu Önder'e ve milletimize, Konya gibi bir kentimizde takınılan bu tavır hiç yakışmadı, hiç!

ANLAMLI SÖZLER

----------------------------

YOLU doğru olanın yükü ağır olur - (Hz. ALİ)

Yazarın Diğer Yazıları