İlim böyle katledilir!
Üniversiteden ihraç edilen öğretim üyelerinin makaleleri, üniversiteler için yazılan ortak kitaplardan çıkarılıyormuş. Bilmiyorum ama hakemli dergiler yeniden basılırken dergilerden de çıkarılıyordur.
"Hakemli dergi" diyorum. İlmî kriterlere uyup uymadığı kontrol edildikten sonra yayınlanmış makaleler birilerinin gazabı üzerimize gelmesin diye çıkarılamaz.
Kim olursa olsun, -ülke bütünlüğü için mücadele eden, zamanında canını ortaya koyan bir olarak söylüyorum- o kişi ülkeye kastetse dahi makalesini yok sayamazsınız, gölgeleyemezsiniz, silemezsiniz. Fikriniz varsa, ilminiz varsa, söyleyecek sözünüz varsa, siz de bir makale yazar tenkit edersiniz.
YÖK'ün kitaplara müdahalelerden haberi var mı? YÖK Başkanı'nın ilmini bilirim. Çalışmaları ciddîdir. Haberi olsa bu absürtlüğe kızar, "Siz ne yapıyorsunuz! İlim nedir bilmiyor musunuz!" der.
Bir akademisyen bir şey icat etmiş. Herkes faydalanıyor. Ülke bu icattan kâr ediyor. Adam, bir kitap bölümü olarak icadını anlatmış. Bu makale ayrıca hakemli dergide de yayınlanmış. Adamın beyni bir tarafta icada çalışırken, diğer tarafta PKK'ya ve Fethullahçılığa yamuluyor. Ne yapacağız? İcadı yok mu sayacağız!
Abesle iştigal etmeyelim.
"Barış bildirisi" dedikleri "PKK bildirisi"ne imza attığı için kürsüsünden uzaklaştırılan bir akademisyenin makalesi, üniversitenin yayınladığı kitaptan çıkarılmış.
"PKK bildirisi"... PKK hendeklerine güzelleme çektikleri bildiridir. "Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!" diye başlayan bildiride hangi suça ortak olmuyorlarmış bir bakalım:
PKK militanları hendek kazmışlar, barikat kurmuşlar, illerimizi, ilçelerimizi, kendi hâkimiyetleri altına almaya kalkmışlar, akılları sıra "özerklik" ilân etmişlerdi. Devlet elbette seyirci kalamazdı. Müdahale edildi, şiddetli çatışmalar oldu. Şehirlerimiz harabeye döndü. Çok sayıda militan öldürüldü. Arada kalan halktan insanlar hayatlarını yitirdiler. Askerlerimiz, polislerimiz şehit düştü.
PKK'nın yenilgiye uğradığını gören, yurt içi ve yurt dışından 1128 akademisyen, Boğaziçi Üniversitesi merkezli bir organizasyonla hazırladıkları bildiride "devlet"i suçlamışlardı. Kasıtlı olarak bu bildirinin mahallî dille bir versiyonunu da yayınladılar. Maksadı bu versiyon bile ortaya koymaya yeter.
Devletin hendek kazıcılarına müdahalesine "kasıtlı ve planlı kıyım" diyebilen bir bildiriden bahsediyoruz!
Bu köşede çok yazdım, ağır tenkit ettim. Kandil'de yazılsa ancak bu kadar yazılırdı! Akademisyenler pervasızca hendekleri savundular.
Ne yazık ki, üniversitelerden atılanlarda da bir adaletsizlik var. Bazı üniversiteler ilişiği kestiler, bazı üniversiteler hiç oralı olmadılar. Neden atıyorsun ki... Cezasını, varsa mahkemeler verir ve kanun "Atılması gerekir." diyorsa atarsın. Ama bir üniversitede atıp, diğerinde görmemezlikten gelirsen ve korursan, bu kabul edilemez. Bu ayrı bahis.
Ne olursa olsun, ilmî bir yayın hiçbir sürette yok sayılamaz. Bu makaleleri yazanlar devlete karşı suç işleyebilirler, halkımıza karşı suç işleyebilirler... "Suç"un yeri ayrı, ilmî çalışmalarının yeri ayrıdır.
Hiçbir surette, "Ceza varsa ilim yoktur!" denemez.