İktidar, hangi menzile koşuyor?
Hani, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, "Cumhurbaşkanı, yollarının, yani metotlarının FETÖ'den farklı olduğunu, fakat 'ortak yan'larının 'aynı menzil'e gitmek olduğunu açıkça beyan etmiştir. Bence son zamanlardaki bütün olaylar buna göre değerlendirilmelidir" diye önemli bir yorum yapmıştı.
Konuyla ilgili yazdığım yazı hakkında mesaj gönderen bir okur ise "Aynı menzil Cumhuriyet rejimi, Atatürk ilkeleri ve laik rejimin değiştirilmesidir. Yol farkı şudur: FETÖ, rejimi silâhlı olarak değiştirmek istemiş, AKP ise oluşturduğu algı ve çatışma yöntemi sonucu demokratik yollardan değiştirmek istemektedir" demişti.
Tayyip Erdoğan ise TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Yeni anayasa dindar olmalıdır" sözleriyle ilgili olarak sorulan soruya, "Anayasada İslâmi vurguya gerek yok" diye cevap vermişti.
***
"Aynı menzil" konusuna, emekli tuğgeneral Haldun Solmaztürk de dikkat çekti..
Solmaztürk, Odatv'den Nurzen Amuran'ın FETÖ ile mücadele konusunda "Aynı kıbleye dönük olduklarını söyleyenler siyasetteki arınmayı geciktiriyor. Temiz siyaset süreci başlatılamaz mı?" şeklindeki sorusunu cevaplandırırken şöyle dedi:
* "Bence başlatılamaz, başlatılmaz... Ülkede hakim siyasi iradenin darbeden önce de böyle bir hedefi yoktu, şimdi de yok... Aksine 'Aynı menzile giden farklı yollardan birisi olarak' gördükleri Fethullah Gülen örgütünü, bu fırsattan istifade ederek bertaraf edenler yine 'aynı menzile' tek başlarına yürümeye devam ediyorlar. Bu menzile yürüyenler 'çatışmayı' temel mücadele yöntemi olarak kabul ettiklerini her fırsatta gösterdiler. Bu yolda temiz siyasete, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, uzlaşmaya, temiz siyasetin özü olan şeffaflığa, açıklığa yer yok..
* 'Menzil' kelimesinin gelişigüzel kullanılmadığı ve bu menzilin demokratik bir menzil olmadığı açıktır. Ben bu darbe girişimine, esas olarak, büyük ölçüde kişisel, yani halkın ve kurumların dışında, demokrasi dışı amaçlarla, mutlak iktidar mücadelesi olarak bakıyorum.
* Siyasi iktidar, darbeden önce nasıl davranıyorsa öyle davranmaya devam ediyor, biraz daha fütursuzca... Yaşananların, herkes için, bir ders alma vesilesi olması ve demokrasi ideali etrafında birleşme halinde, bu çok sancılı savrulmanın daha sağlıklı bir gelecek inşası sürecine evrileceğine inanıyorum. Darbe teşebbüsünden hemen sonra Meclis'in tatil edilmesi, OHAL'in mümkün olduğu kadar uzatılma hevesleri, kanun hükmünde kararnamelerin hazırlanış şekli ve içerikleri, uygulamaları, bu yönde çok fazla ümit vermese de...
* Medya üzerindeki kontrol sayesinde öyle bir izlenim yaratılıyor ki sanki Türkiye'nin tek sorunu FETÖ'dür ve yaşadığımız her sorun ondan türemiştir. Halbuki ülkemizin asıl sorunu kötü yönetim ve demokrasi eksiğidir. Bunun da çaresi şeffaflık, hukukun üstünlüğünün hayata geçirilmesi, katılımın teşviki, çoğulculuktur. Yaratılan sanal dünyada bu temel problem gözlerden saklanıyor ve çözümün önü kapanıyor. Bu kısır döngüden olağan yöntemlerle çıkma imkânı ve şansı yoktur. Muhalefetin, demokrasinin sunduğu imkân ve yöntemleri, iktidarın ve tek kişinin insafına bırakmadan, lütfunu beklemeden kullanmasından başka bir yol kalmamıştır."
***
Bu arada Erdoğan, "millî orduya, millî istihbarata kumpas kuruldu" kabulünden üç yıl sonra, "Ergenekon'da ortada hiçbir şey yoktu diyemem" diye görüş bildirmişti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise Balyoz Davası'nda yargılanıp beraat edenlerden 6 kişinin beraat kararının bozulmasını talep etti..
Sürecin nereye evrilmek istendiği belli değil mi?