İki çıplak bir hamam
Abdullah Öcalan’ın Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildiği iddia edildi. Hiç yadırgamadığım bir haber. Geç bile kalındı.
Haberin ayrıntısı:
“Irak’taki Kürt siyasî akımlardan Goran Hareketi Süleymaniye Parlamenteri Heval Kwêstanî PKK lideri Abdullah Öcalan’ı 2014 Nobel Barış Ödülü için aday gösterdi. Kwêstani, Öcalan’ın açılım sürecinde üstlendiği rol ve Times dergisinin Öcalan’ı dünyanın en etkili 100 kişisinden biri olarak göstermesini gerekçe gösterdi.
Öcalan’la ilgili Nobel Barış Ödülü adaylığını Norveç’teki Nobel Komitesi başvuruyu kabul etti. Başvuruyu yapan Kwêstani, ‘Nelson Mandela’nın Güney Afrika’daki sorunun çözümünde oynadığı rol gibi, Öcalan da Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinde benzer bir rol oynuyor.’ dedi.”
Bir itirazım var...
Barış iki taraf arasında yapılır... Diğer taraf Recep T. Erdoğan’dır.
Asıl çabayı gösteren, A. Öcalan’ı muhatap alan, resmiyet ve itibar kazandıran Recep T. Erdoğan’dır.
R. T. Erdoğan birinci aday olmalı, A. Öcalan ikinci aday... Her ikisi birlikte Nobel Barış Ödülü’nü kazanmalılar.
Sözüm meclisten dışarı. Teşbihte hata olmaz. Ne demişler: “İki çıplak bir hamama yakışır!”
(Ara not: Bu sözü yazdıktan sonra atasözü mü yoksa deyim mi? diye düşündüm. Deyim olmalı. Edebiyatımızda Terimler kitabıma baktım tekrar: “Atasözleri” ve “Deyim” maddelerini okuduktan sonra “deyim” kararına vardım. Bilmiyorum, Prof. Dr. Ahmet Sevgi Bey itiraz eder mi?!)
Edebiyat bahane, asıl “30 bin Kürt’ü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdük. Türkiye’de hiç kimse bunu dile getirmeye cesaret edemiyor. Ben ediyorum.” dediği için Nobel Edebiyat Ödülü verilen Orhan, Abdullah Öcalan-Recep T. Erdoğan ikilisi yanında çok geride kalır.
“Savaş”ı durduran R. T. Erdoğan... Adamlarını Oslo’ya, İmralı’ya gönderip “alış” ve “veriş” yapmasaydı, “barış” (!) gelir miydi?
12 Eylül Cuntası döneminde, Alparslan Türkeş’e izafe edilen bir söz vardır: “Fikrimiz iktidarda, biz ise içerideyiz...”
Bu söze benzeterek şimdi A. Öcalan için kullanılıyor: “Öcalan içeride, fikri iktidarda...”
R. T. Erdoğan, A. Öcalan ve avânesi ne istediyse yaptı: “İstediğiniz gibi iktidar olun, istediğiniz ili istediğiniz gibi yönetin; yeter ki, silâh kullanmayın!”
Silâhı kullanmalarındaki gaye, istediklerini elde etmekti. İstediklerini elde ettikten ve daha fazlası için bastırdıktan sonra neden silâh kullansınlar ki... Tam barış(!) sağlanmış durumda... Arada silâh patlasa da, önemsiz; R. T. Erdoğan, güvenlik birimlerini arar, bir daha silâh kullanmamalarını sıkı sıkıya tembih eder... Değil mi ya!... Sonra silâh sesi duyuyor musunuz, bir harekâttan bahsediliyor mu?
A. Öcalan’ın Nobel Barış Ödülü’ne tek başına aday gösterilmesi ve adaylığının kabulü haksızlıktır.
Başbakanımız “barış”ın baş mimarıdır. Geçen gün karşılarına geçip konuşma yaptığı, sertifika verdiği Hukukçular Derneği’nin yöneticileri derhal harekete geçmeli, Recep T. Erdoğan’ı Nobel Barış Ödülü’ne, A. Öcalan’ın partneri olarak aday göstermelidirler!
İstirem, istirem!..
(Not: Nobel Enstitüsü, sonra yaptığı açıklamada, Öcalan’ın adaylığı kabul edildi veya edilmedi demedi, bu konuda kimseye bilgi verilmedi, dedi.)