“İhvanı Müslimin” liderlerinin akıbeti!
Mısır’daki gelişmeler üzerine, Katar’a sığınan bazı “Müslüman Kardeşler” liderlerinin, bu ülkeden çıkarılması kararı yankılar uyandırmaya devam ediyor.
Üstelik, bu liderleri Türkiye’nin kabul edeceği haberleri “İhvanı Müslimin”i yeniden yakın plana getirmiş bulunuyor.
Dünkü yazımızda, örgütün sancılı kuruluşu ve çapraşık gelişimi dile getirilerek, tarih çağrıştırılıyordu.
Gerçekten de; “Müslüman Kardeşler”in iktidardan düşürülmesinin travması halen yaşanıyor.
Mursi’nin düşürülmesinin trajik öyküsü özetle şöyle sürüyor;
“Devrik lider Mübarek’in kararının yayınlanması ile birlikte, Kahire’nin Tahrir Meydanı, bir dizi gösteriye sahne oluyor.
Göstericiler aynı zamanda cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun da adil yapılmadığı yönünde slogan atıyor.
Halk arasından mahkeme kararına karşı ayaklananlar, aynı şekilde bunun mesuliyetini “Müslüman Kardeşler”e yüklüyor.
Bu karardan sonra, Mısır’da yeni bir devrimin gerçekleşme olasılığı konusunda da uyarılar yapılıyor.
3 Temmuz 2013’te Muhammed Mursi tutuklanıp gözaltına alınıyor.
Milyonlarca Mısırlı, ülkenin bütünlüğünü tehlikeye soktuğu gerekçesi ile Muhammed Mursi’nin istifasını istiyor.
Bir yandan da, binlerce gösterici Muhammed Mursi’nin Mısır Cumhurbaşkanı olarak kalması için gösteri düzenliyor.
Protestocular arasında yaşanan çatışmalarda, en az 500 kişi hayatını kaybediyor.”
Zaman içerisinde “Müslüman Kardeşler” liderleri aleyhine, idam ve müebbet hapis cezalarını da kapsayan kararlar çıkarılıyor.
Tabii ki bu arada, “İhvanı Müslimin”in ileri gelen isimleri birkaç Arap ülkesine özellikle Katar’a sığınıyor.
Ne var ki Katar, bugünlerde “Müslüman Kardeşler”i ülkesinden çıkarma kararı alıyor.
Türkiye’de gündeme gelen “Müslüman Kardeşler”in anatomisini daha doğrusu iç yüzünü daha “derin” bir şekilde açıklamak için, Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’ün 19 Haziran 2012’de yayınlanan çarpıcı yazısından bazı paragrafları sütunlarımıza aktarmak gerekiyor;
“İster Arap Baharı olsun, ister iç çatışmalar, isterse dış müdahaleler, İslam Orta Kuşağı’nı iyi ya da kötü yönde etkileyen, değiştiren her gelişmenin hazırladığı tek bir gelecek var. Biz buna; ’Müslüman Kardeşler Dünyası’ya da ’Müslüman Kardeşler Kuşağı’diyoruz.
Suriye’deki iç savaş, Yemen’deki acı dolu geçiş süreci, Mısır’daki Tahrir isyanı, Tunus’taki kıvılcım gibi zorba yönetimleri sarsan gelişmeler, demokrasi ve özgürlük çağrılarının bütün bölgede yankılanması Osmanlı sonrası en köklü değişime zemin hazırladı.
Böyle bir atmosferde örgütlü yapılar, hele Müslüman Kardeşler gibi, yaklaşık yüz yıllık organizasyon tecrübesine sahip çevreler yeni iktidar elitlerini belirleyecek.
Tahrir direnişinin, sokakların öfkesinin, kader gibi gösterilen baskı yönetimlerini devirmeye ayarlı çıkışı, bundan sonra da devam edecek.
Derin dalga üzerinde hem bölgesel hem de küresel ölçekte müdahaleler olacak.
Ancak süreç devam edecek. Halkaya yeni ülkeler eklenecek.
Otoriter rejimler devrilirken monarşilerin ayakta kalacağı varsayımlarının ne kadar boş olduğu görülecek.”
İbrahim Karagül, “Müslüman Kardeşler”in, ne denli bir yapıya sahip olduğunu ortaya atıyor;
“Yıllardır bölgeye yönelik sloganımız, bölgenin geleceğine ilişkin analizimiz hep şu oldu: Sudan’dan Suriye’ye kadar Müslüman Kardeşler Kuşağı...
Sudan’dan Kuzey Afrika’ya, Mısır’dan Ürdün ve Suriye’ye kadar, bölgenin en örgütlü yapıları Müslüman Kardeşler ekolünden gelen yapılardır.
Her ne kadar laik, milliyetçi ya da dini azınlıklar olsa da, belirleyici yapılar bunlardır.
Öyleyse, geleceğin siyasi kadroları bu çevrelerden oluşacak, yeni iktidar elitleri o ülkelerin geleceğini belirleyecek.”
Yayınlandığı zaman büyük yankılar ve eleştiriler uyandıran yazı, pek dillendirilmeyen bir amacı da açıklıyor;
“Belki önümüzdeki on yıl belki çok daha kısa süre içinde Sudan’dan Suriye’ye uzanan kuşakta aynı siyasi yapıların, aynı siyasi dilin, aynı gelecek vizyonunun hüküm sürdüğünü göreceğiz.”
IŞİD’ın sınırlarımıza dayandığı bir dönemde, “İhvanı Müslimin” liderlerinin akıbeti daha da “endişe”ile merak ediliyor.