İhtiyatlı olmalıyız
Olağanüstü dönemlerde piyasalarda dalgalanma olması kaçınılmazdır. Bunun içindir ki Avrupa borsaları yatay seyrederken, Asya ve Uzak Doğu borsalarında iniş ve çıkışlar yüzde 1'in altında kalırken, BİST 100 Endeksi dün öğlene kadar hızlı düştü.
İstanbul Borsası'nda yabancı payı yüzde 63 olarak hesap ediliyor. Borsadaki yabancı para spekülatif paradır. Darbe teşebbüsünün yaratığı ortam bu sermayeyi korkuttu ve çıkmak için hisseleri satmaya başladılar. Türkiye'de yerleşikler de hisselerini nakde çevirip, istedikleri zaman daha iyi kontrol sağlayabilmek için daha likit hale getirmek istediler.
Ne var ki herkes satmaya başlayınca borsa düştü. Daha fazla düşmesi daha büyük zarar demektir. Yerli ve yabancı daha fazla zarara da katlanmak istemez. Borsa bu noktadan sonra artmaya başlayacaktı.
Ayrıca, ortalığın sakinleşmesi de endişeleri ortadan kaldırdı.
Merkez Bankası'nın, likidite kararı ve arkasından dün Marjinal Fonlama oranında yüzde 0.25 indirim yaparak ihtiyatlı davranması da olumlu yönde etkili oldu.
Merkez Bankası dünkü kararında:
* Marjinal Fonlama oranını yüzde 9'dan yüzde 8,75'e indirdi.
* Borçlanma faiz oranını yüzde 7,25 düzeyinde sabit tuttu,
* Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 7,5 düzeyinde yine sabit tuttu.
* Borç verme faiz oranını yüzde 10,5'ten yüzde 10,25'e indirdi.
Hükümetin piyasalara güven vermesi ve Merkez Bankası kararlarının yararlı ve fakat piyasalara güven vermek için tam etkili olmayacağını bilmemiz gerekir.
Eğer istikrarlı bir piyasa ve güven oluşturmak istiyorsak, ayrıca her olağanüstü dönemde ortaya çıkan ve çıkması muhtemel provokasyonları da önlemek zorundayız. Sosyal kutuplaşmalara meydan vermememiz gerekir.
Söz gelimi, dün basında yer alan bir haber vardı...
Malatya'da Alevilerin yaşadığı Paşaköşkü ve Çavuşoğlu mahallelerine tekbir getirerek giden bazı gruplar "AKP'liler burada Aleviler nerede?" diye bağırdı. Kısa süre yaşanan gerilimden hemen sonra polis müdahale etti ve havaya ateş etti.
Bu tür olaylar piyasa düzenini bozuyor, güven ortamını zedeliyor ve yatırımları engelliyor.
Darbe girişiminin ardından, dünyanın üç büyük uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu olan Standart&Poors, Fitch ve Moody's Türkiye'nin notunu incelemeye aldılar.
Moody's Türkiye'yi yatırım yapılabilir ülke statüsünde derecelendirmiştir. Ancak şimdi aynı Moody's kredi notunun "düşüş için" incelemeye alındığını açıkladı. Türkiye'nin 2016 büyüme tahminini yüzde 3'e düşürdü.
Ayrıca açıklamada; darbe girişiminin, ekonomik büyüme, ekonomik politikanın önemli kurumları ve dış etkenlere karşı direnç noktaları üzerindeki orta vadeli etkilerinin önemli olduğu vurgulandı.
Kredi derecelendirme şirketleri, kendilerine üye olan şirketlere ve ülkelere, falan ülkede yatırım yapın veya yapmayın diye öneride bulunur. Müşterilerine doğru bilgi vermek zorundadır. Bu kuruluşlar her hangi bir ülkenin çıkarını değil, müşterilerinin çıkarını kollamak durumundadırlar.
Türkiye'de toplumsal istismarlar devam eder, provokasyonlar olursa, yatırım için güven ortamı oluşmayacaktır. Provokasyonlar devam ederse, kredi derecelendirme kurumları da Türkiye'yi riskli bir ülke olarak ilan eder, derecemizi yatırım yapılamaz derecesine indirirse yabancı sermaye girişi duracak ve büyüme yavaşlayacaktır.
Devlet, hükümet ve millet olarak provokasyonlara izin vermeyelim. Unutmayalım hepimiz aynı gemideyiz...