İhsanoğlu, kimin adayı?
Önce Devlet Bahçeli’nin, Abdullah Gül’e “bizim adayımız ol” önerisinde bulunduğu iddia edildi. Bahçeli’ye sorulduğunda “Basına saygımız var her yazılanın doğru olmadığı kanaatindeyim” ifadesini kullandı. Bahçeli’nin böyle tedbirli konuşmasının sebebi, haberi, Şükrü Küçükşahin’in yazmış olmasıydı. Küçükşahin, Bahçeli’nin çatı aday formülünü de yazan gazeteciydi.
Devlet Bahçeli ile Kemal Kılıçdaroğlu, bu tartışmalardan sonra Gül üzerinde değil ama Abdullah Gül’ün bir üst modeli olan, Exeter Üniversitesi’ne gönderilmek için “seçilmiş” şahsiyetlerden Ekmeleddin İhsanoğlu’nda karar kıldılar.
* * *
3 Nisan 2008 gecesi, Mehmet Ali Birand’ın 32’nci Gün programında, Prof. Dr. Mahir Kaynak, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmeden önce küresel sermaye ile yakın ilişki içinde olduğunu söylemiş ve şöyle demişti:
“Milliyetçi bir parti olan MHP, küresel sermaye ile işbirliği içinde olan bir kişinin Cumhurbaşkanı seçilmesinin önündeki engeli kaldırıyor. Bu durum, eşyanın tabiatına aykırıdır. Peki bu nasıl oldu? MHP tabanını ayrı tutarak söylüyorum. Bu bir operasyondur. MHP yönetimindeki birkaç kişinin küresel sermaye adına giriştiği bir operasyondur.”
Erol Mütercimler de bu görüşe katılmıştı. Hatta 57’nci hükümet dönemindeki ekonomik, siyasi uygulamaların, IMF’ye teslimiyetin milliyetçilikle bir ilgisi bulunmadığını da söylemişlerdi.
MHP’den “Mahir Kaynak’ı mahkemeye vereceğiz” diye bir açıklama yapılmış ve olay kapanmıştı!
Şimdilerde bana göre Mahir Kaynak da küresel sermayenin, Türkiye’yi ulus devlet olmaktan çıkarma operasyonuna destek veriyor ama o zamanki iddiasından yola çıkarsak, Abdullah Gül’den sonra aynı yolun yolcusu olan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun CHP ve MHP’nin Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi kimin operasyonudur?
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu, böyle bir operasyonu uygulamaya çalışırken, kime güveniyorlar? Zira İhsanoğlu’nun iki partinin tabanında da hiçbir karşılığı yok ama AKP aday gösterseydi yakışırdı.
* * *
Küçükşahin, Bahçeli’nin Gül’e adaylık önerdiğini bildirdiği yazısında “Bahçeli, önemli ve de beklenmedik bir hamle yapmıştı ki ‘çatı’ formülünü açıklarken bana, ‘Çok sürpriz bir isim olacak’ demişti; acaba o anda aklında Gül var mıydı, bilemiyorum..” diye yazmıştı.
Bu ifadeden anlaşılan o ki Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ismi, o gün belli imiş! Belki de İhsanoğlu ismini, o görüşmede Gül tavsiye etmiştir. Zira ikisi de Exeter’li olduğu gibi aynı camianın insanıdırlar.
Bütün bunlar, Türkiye’nin cumhurbaşkanlarının hatta başbakanlarının uzunca bir süredir dışarıdan belirlendiğinin, genç yaşlardan itibaren desteklenerek yükseltildiğinin delilleridir. Demirel, Özal, Gül ve Ecevit, Amerika veya İngiltere tarafından seçilmiş, özel burslarla eğitilmiş ve önlerindeki bütün engeller temizlenmiş kişilerdi. Abdullah Gül’ün daha üniversite öğrencisi iken nasıl seçildiğini biz ortaya koyduk. Tayyip Erdoğan’ın nasıl seçildiğini Tuncay Özkan makalelerinde yazdı ve son olarak Soner Yalçın, Erdoğan’ın “Kayıp Sicil”ini inceledi.
* * *
Bana göre, tablo çok net ama bütün mesele, halkın büyük kısmının, kendi cumhurbaşkanları ve başbakanlarının daha genç yaşlarda, yabancı “vakıf”lar tarafından seçilerek yetiştirilmiş olmasından haberdar olmaması, olanların da bundan ciddi bir rahatsızlık duymamasıdır.
Bunlardan daha vahim olan, muhalefetin de istihbarat yöntemleri ile güdülmesi, böylece Türk Milleti’ne çıkış yolu bırakılmamasıdır. Gerçi bu oyunlar çok kolay bozulabilir... Yeter ki, buna cesaret edilebilsin.