İğrenç bir cemaatçilik
HSYK Başkan Vekili Ahmet Hamsici'nin anlattıkları kanımı dondurdu, midemi bulandırdı.
Böyle devlet, böyle yönetim, böyle "din adına" toplaşma-cemaatleşme olmaz, olamaz!
Şu kadar senden, bu kadar benden diye hükûmetle pazarlık yapılıyor.
Bir cemaat hükûmetle pazarlık yapabilir mi? Bir hükûmet pazarlığa müsaade eder mi?
Liyakat esas olmazsa ülke çöker.
Gidiş hiç iyi değil. Yukarıdakilerin, her şey iyi oluyor, olacak sözleri, aldatmaca. Yaprak kıpırdamıyor hâlbuki... Herkes bunu biliyor ama sadece yutkunuyor.
Ahmet Hamsici, savcılıkta uzun bir ifade vermiş. Mahkemeye çıkarıldığından aynısını söyler mi, söylemez mi? Yoksa "Birtakım vaatlerle benim ağzımdan laf aldılar." der mi? Muhtemelen aynısını söyleyecektir. Verdiği ifade, iki tarafı da zorluyor. Cemaat ve hükûmet pazarlığa oturmuş. Peki bu ifade niye servis edildi? Maksat ne? "Biz hükûmeti zorda bırakacak sözleri de veriyoruz. Âdil bir mahkeme kuracağız. Gelin, ne biliyorsanız, anlatın." mı, demek istediler? Demek ki hükûmet, kendisini çok güçlü görüyor ve her şeye hâkim olduğunu, ileride bu ifadelerin aleyhlerinde kullanılamayacağını düşünüyor.
Fethullahçıların, öyle inanıyorum ki çoğu darbeyle ilişkisizdir. Meselâ; Ahmet Hamsici'nin darbeyle bir bağlantısı olabilir mi? ByLock bile kullanmamış.
O cemaat içinde bulunmak, hatta pazarlık etmek başka, hükûmete garez duyup elinde silâh, yıkmaya kalkışmak başka...
Ak Parti Hükûmeti şunu kabul etmelidir: Evet, Fethullahçılarla iç içeydik... Ne istedilerse verdik. Ama onlar ne yaptılar? Bizim iyi niyetimizi kötüye kullandılar. Biz sandık ki memleketin hayrına hasbî çalıyorlar. Ne bilirdik ki, kafalarında 40 tilki dolaşıyormuş. Bizi kullanarak devlete yerleşeceklerini, kansız bir iktidar elde etmek mümkün olmazsa, silâh kullanacaklarını...
Kim ne derse desin, iktidardakiler burada mazurdur. Çünkü Türkiye'de güçlü bir cemaatleşme vardır ve ta Adnan Menderes zamanından beri (Menderes-Sait Nursi ilişkileri) cemaat oylarına siyasî partiler göz dikmişlerdir. (Cemaat derken, siz tarikatları da bu toplaşma içinde düşünün.)
İktidardakiler, 17/25 Aralık'ı sınır koyamaz; ancak 15 Temmuz'u sınır koyar. 17/25 Aralık müsebbipleri toplanmıştır. Şimdi muhâkeme edilmelerini bekliyorlar.
15 Temmuz'a kadar birtakım okulları, bir takım dernekleri, hatta dershaneleri, bankaları kanunlar çerçevesinde faaliyetteydi. Bunun için, şimdi bankaya para yatırdı, mekteplerine gitti, Fethullahçıya selâm verdi, bilmem ne derneğine üye oldu, diye Fethullahçılıkları bilinse dahi, ellerine silah almamış, darbeye destek için sokağa çıkmamış insanları işinden atmanız, hapse tıkmanız ne derece doğru? Çünkü, eğer onlar suçluysa, iktidar tarafındakiler de suçludur ve aynı muameleyi görmeleri gerekir.
Onun için, gelin, darbeye destek verenlerle, hasbelkader cemaat içinde görünenleri ayıralım. Ha!... Soru çalanları, adam kayıranları, insanları mağdur edenleri de bir tarafa not edelim ve kanunların cevaz verdiği çerçevede mahkemeye çıkaralım.
Bütün ifadeler iktidarla bağlantılı olacak... Belli...
Yeni kıstaslar ortaya konmalı ve asıl suçluların üzerine gidilmelidir.