İftar mı, Hülya şov mu?
26 Mayıs günlü yazımdan bir bölümü tekrarlamak ihtiyacı hissettim:
"Geçtiğimiz ramazandan birkaç gözlemimi aktarmak istiyorum. Özellikle bir belediyenin öncü olduğu organizasyonun can sıkan görüntülerini unutamıyorum. Sofralar abartılmıştı. Katılımcılar Hilton Havuzbaşı'na gelir gibi tuvaletler giymişlerdi. En sinir bozucu olan taraf bu ülkeye sığınmış göçmenlerin sopayla uzaklaştırılmalarıydı. Allah rızası için bunlar tekrarlanmasın. Böylesi tavırlar hem ayıp hem günahtır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşinin Tarabya'da verdiği iftarda yine rahatsız edici görüntüler vardı. Yazılı ve görsel medyaya yansıyanlar devlet eliyle servis edildi. Bu görev ise Anadolu Ajansı'na verilmişti. Bunun doğru karar olduğunu söyleyebilirim. Eğer "herkes izlesin" dense, Huber Köşkü'ndeki kargaşayı tahmin zor değildi. Magazin ve sporun muhabirlerinin aynı anda çalışmasını düşünmek bile istemiyorum.
Cumhurbaşkanının Orhan Baba -Gencebay- ve İbrahim Tatlıses gibi isimlere ilgisini biliyoruz. Bu sahneler tekrarlandı. Emine Erdoğan ile Muazzez Ersoy dostluğunu bilmeyen var mı? Bu isimleri çoğaltmak mümkün. Bülent Ersoy'un gecenin anlamına uygun duruşunu sevdim. Kıyafeti düzgün, makyajı her zamankinden sade idi.
Koşanlar, bozulanlar
Arada, 32 dişini göstererek Erdoğan'ın peşinden koşanları fark ettik. Hakan Ural gibi. Ural, aynı ilgiyi çocuklarının annesi Sibel Can'dan esirgedi. Hatta görmezden geldi. Ahmet Özhan'ın yüzü, alışık olmadığı geri planda masaya oturtulduğu için asıktı. Yanına ilişen sözcü İbrahim Kalın'ın çabalarının da sonuçsuz kaldığını anladık.
Davetli sporcular arasında en büyük ilgi Aykut Kocaman'daydı. Erdoğan'la sohbetlerinde neler konuşulduğunu tahmin zor değil; "Ne olacak bu Fener'in hali". Başdanışman Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu'nun etkisiyle davetlilerin büyük bölümü çember sporundandı.
Akşamın en dikkat çeken ismi kesinlikle Hülya Avşar'dı. Ajda Pekkan'ın bile mazbut giyimi tercih ettiği iftarda Avşar kızına ağzım açık kaldı. Böylesi "sırt yırtmacı" uygun düştü mü? Taa aşağılara kadar göstermenin anlamı neydi? Her halde, "Berlin, Berlin" filminin tanıtımında sandı. Akla bazı olasılıklar geliyor. Yaşlandığı paniği, kesinlikle var. Bunun sonucu olarak teşhirde karar kılmış olabilir. "Her ortamda ben gösteri yaparım" düşüncesinin bu defa geri teptiğini söyleyebilirim. Hiç kimse böyle bir ortamda "malım var, malım var" mantığıyla hareket edemez. Kaldı ki sergilediği "niyet bozucu" olmaktan çıkalı yıllar geçti.
Yetkili ben olsam, seneye Hülya'yı davet için epey düşünürüm.
***
İş birliği dönemi
Bu aralar hükümet-muhalefet iş birliğini fazlaca görmek sevindirici. Zeytinlik maddesinin gündemden düşürülmesi bunun belgesi. Sanayi Bakanı'nın çıkışı dışında itiraz olmadı. Tek çatlak sesin sahibi Faruk Özlü'yü ise insafa davet ediyorum. Eğer sözü edilen madde istediği şekilde geçseydi Gezi olaylarının beş beteri yaşanırdı. Makam sahipleri önlerini iyi görmek zorunda.
Fetö davalarında da yavaş yavaş fikir birliğinin sağlandığını söyleyebiliriz. Yakın döneme kadar hırçın diye nitelendirdiklerimiz, yumuşuyorlar. Mesela Mehmet Metiner. NTV'deki sözleriyle iyi puan topladı. "Yargıda hâlâ sıkıntılar var" deyişi itiraftı.
***
Önemli bir isim
Teke Tek'te Şenes Erzik'i dinlemekle mutlu oldum. TFF'nin Onursal Başkanı, 1989'da başlatılan çağdaşlaşmayı anlattı. Turgut Özal'ın desteğini atlamadı. Ben de hatırlıyorum, Özal, Erzik ve ekibini görülmemiş bir statüyle atamıştı. Süre 4 yıldı. Ölüm veya istifa dışında görev değişikliği yasaklanmıştı. Derwall'in danışmanlığa, Piontek'in A Millî Takımın başına getirilişi reformun hamleleriydi. Alt yapının Serpil Hamdi Tüzün'e teslim edilişi de.
Sadece 3 bin dolar alınan millî karşılaşmalar dönemi bitirildi. Havuz oluşturuldu. 40, 45 ve 55 milyon dolarlık ihalelerle dolduruldu. Bir de bugün gelinen noktaya bakın. TFF adeta para basıyor. En önemli gelişme ise Erzik ve arkadaşlarının üçüncü yılları sonunda "Demokratik Seçim"e gitmeleri bugün de uygulanıyor. Şenes Erzik'e teşekkür borçlu olduğumuza inanıyorum.
***
Fransa-İngiltere maçını a Spor yayınladı. Ev sahibinin 3-2 galibiyetiyle biten oyun renkli geçti. Düşünün, sezon bitti. Hazırlık başında kora kor mücadele ediliyor. Peki bunu sağlayan ne? Cevabını maçın yorumcusu Ömer Üründül verdi; "Bunlar futbolda üst düzey ülkeler. Tatildeyiz ya da hava çok sıcak mazeretlerinin arkasına saklanmıyorlar. Maç takvimlerinde Ağustos ayı bile var."