İdlib savaşı kapıda

Haber kanallarına sadece iki konu kaldı. Türk-ABD ilişkileri ve MHP'nin af teklifi. Bence, yakın dönemde en büyük tehlike İdlib. Rusya, İran ve Suriye'nin buraya operasyon yapacağı gerçeğini, görme engelliler bile farketti. Moskova-Tahran-Ankara üçgenindeki gidiş gelişler sadece bizi ikna etmek için. Saldırı ne zamana kadar durdurulabilir? Buradaki silahlı grupların direneceği mutlak. Afganistan ve Pakistan'a gönderilme planı ne kadar gerçekçi?

Ya gözetleme kuleleri?

Olacakları şimdiden yazalım. Kan gövdeyi götürecek. Arada kalacak -12 gözetleme kulesindeki- askerlerimiz ne olacak. Geri çekseniz sorun, çıkacak çatışmaya müdahil olmaları daha büyük problem.

Her halükârda en az yarım milyon sığınmacıya daha sahip olacağız. Hepsi silahlı. Amerikan yönetimi durumu tebessümle izliyor. Sen bir yandan enflasyon, diğer taraftan savaşan gruplarla boğuşurken zaman Trump'a çalışıyor. Kobani'ye radar üssü kurdu. Fırat'ın doğusuna YPG'yi yerleştiriyor. Ortada sırtımızı verecek kimse yok. Bu defa işimiz çok zor!

Af çıkar mı?

Gelelim af konusuna. Devlet Bahçeli'nin seçim vaadleri arasında yer almıştı. Görüyoruz ki sözünün arkasında. Peki, AK Parti'nin buna karşı olduğu açıklaması için ne yapacak? Bir yerde iktidarın her zamanki tavrı diyebilir. Bugüne kadar neye "gündemimizde yok" dedilerse tam tersini yaptılar. Ancak bu defa durum gerçekten farklı. Şimdi bir anket yaptırsanız kamuoyunun yüzde 90'ı affı istemiyor. İdamdan söz edenlerin geldiği noktayı bakın.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun sorduğu gibi; "Vatandaşın vatandaşa yaptığını devlet affedebilir mi?"

Size bir şey söyleyeyem mi, bu af çıkarsa -mümkün değil- Rahşan Ecevit affından daha kötü sonuçlar görürüz.

Olumsuz işaretler

Tartışmaların yandaş katılımcılarına dikkat ettiniz mi? Mahmut Övür'den Mehmet Sarı'ya, Hasan Basri Yalçın'dan Pınar Hacıbektaşoğlu'na kadar hepsi af için olumlu tek kelime etmediler, belki de ettirilmediler. Anlaşılan talimat emir komuta merkezinden...

***

Zam yağmuru

İstedikleri kadar açıklamalarla doğruları yamultmaya çalışanlar çıksın, birtakım laf kalabalıklarıyla gizli kapaklı işlerini örtmeye çalışsınlar gerçekleri saklamak mümkün değildir.

Medyaya bakıyoruz hepsinde benim daha önce yazdıklarım var. BİM, bir gecede 350 önemli ürünün fiyatını uçurdu. Yanlış anlaşılmasın hepsinin etiketi zamlandı. Aralarında yüzde 25-30'u aşanlar var. Prof. Dr. Veysel Ulusoy'un tespiti:"Halk enflasyon rakamlarını bekliyor" şeklinde.Bülent Özdemir'in söyledikleri az ama öz: "BİM'de olanlar olmuş". Yaşar Usta, "Yasin El-Kadı, Cüneyd Zapsu, Aziz Zapsu, Mustafa Topbaş ve Korkut Özal tarafından 1995'de kurulan zincir mağazalar bu defa toptan zam yaptı" diyor.

Onur Keleşer bir esnaf. Onun mesajını tüm meslektaşları adına yayımlıyorum; "İstanbul Avcılar'da bulunan lokantamda bir porsiyon İskender'i 21 TL'den satarken 23'e çıkardım. Buna rağmen kurtarmıyor. Bugün süt, yağ ve salçaya yine zam geldi, hem de yüzde 30'un üstünde".

Buraya aldıklarım tepkilerin çok küçük örneği. Zamlar sadece BİM'le sınırlı değil. A 101'de de aynı icraatları görmekteyiz. Bazı ortak mallardaki zamların oranı ve yürürlüğe sokuluş tarihi dikkat çekici. Aralarındaki paslaşma çok belirgin.

Son olarak hükûmete bir sorum olacak: "Bu şartlarda, çalışan ve emeklilere ek zam düşünülüyor mu?" Görüldüğü gibi vatandaş tenceresini kullanamaz hale geldi...

***

İki önemli ilaç da kayıp

İlgili bakanlar ve onlara bağlı bazı genel müdürler geçiştirmeye kalksa da bulunmayan ilaçların sayısı her gün artmakta. Şeker ilacı Nova Norm'un 0,5'likleri kayboldu. Hadi bunun alternatifi var. Ancak iki yeni kayıp var ki çok hayati. İlki Madopar, beyin damarlarını açıyor. Diğeri ise Prostagood, milyonlarca prostat rahatsızlığı olan erkeğin en önemli ihtiyacı. Bunlara "laf olsun" cevabı değil, gerçeklere dayalı açıklama bekliyoruz.

***

ÖZEL NOT:

Binlerce mail arasında eski bir dostun mesajını görünce gerçekten sevindim. Meslektaşım, arkadaşım Faik Akın'ın "Hacı Bey, selam" diye başlayan mesajının hiç olmazsa bir bölümünü sizlerle paylaşacağım:

"Sevgili Burhan; yazılarını bir yıldır hergün okuyorum. Sen bir, Ahmet Takan iki... Yazılarında dile getirdiğin konular bazen beni 50 yıl öncesine Dünya gazetesindeki günlere götürüyor. Bazen de Tercüman ve Güneş'e... Sen, ben ve Sedat Sertoğlu'ndan oluşan futbol takımımıza kadar,"Hacı Bey'in hanı var" tekerlemesi, birisinin minderine ilaç koyduğumuz günler hep hatırımda. Gözlerinden öper mutlu günler dilerim."

Bir uyarı

Yakınlarda ceza evi diyen kalmadı. Çoğunluğa bakıyorsunuz hepsi ceze evi demekteler. Örnek mi istiyorsunuz? Eski milletvekili Mehmet Metiner ve gazeteci Mahmut Övür. Bunları ve benzerlerini uyarmak istedim.

GÜNÜN SÖZÜ

Güzelliğin on para etmez, boşuna selfie çekip durma... İbrahim Ormancı

Yazarın Diğer Yazıları