"İdlib için Nafile Turları"

Bir meslek büyüğüm aradı ve bastı fırçayı; "İdlib'de işlerin bu duruma geleceğini ilk yazan sen oldun. Niye devam ettirmiyorsun?" Haklı ancak işi sürdürmeye zaten kararlıydım. Bugünü, yani 7 Eylül'ü bekledim. Tahran zirvesini.

Erdoğan, Ruhani ve Putin buluşmasından somut bir şeyler çıkacağını ummuyorum. Hele Rusya liderinin yıllardır tezgahladığı oyunu hâlâ fark etmediysek. Demek ki gözlem kulelerini bir an önce sökmeye başlayalım.

Hatırlayın yola nasıl koyulduğumuzu. Esad'dan Esed'e dönüştürdüğümüz Suriye diktatörüne neler söylemiştik. Suudiler bize her türlü desteği vermişti. Ayrıca ABD, bizi ne kadar seviyordu değil mi?

Bir de geldiğimiz şu andaki noktaya bakalım. Esad sarayını tahkim etti. Kremlin, adım adım bütün rejim karşıtlarını aynı yerde toplayıp, tek hedef haline getirdi. Yetmedi Putin "Suriye'nin toprak bütünlüğü korunmalı" diyerek bizi dahi kullandı.

Ya yeni göç dalgası ne olacak? Başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB ülkelerindeki yeniden hortlayan "Türkiye'ye ilgi"nin sebebi sakın bu olmasın. Korku belası...

Asıl neden

Doğu Akdeniz'in Suriye ve Kıbrıs arasında kalan bölgesinde bu kadar savaş gemisinin neden toplandığını hâlâ çözemiyor muyuz? Aralarında Çin'inkiler bile var. Dünyanın en zengin petrol ve doğal gaz yataklarının burada olduğu kesinleşti.

Öyle böyle değil. İki enerji kaynağının toplam değeri en az 6.5 trilyon dolar.

Gazze'de de

Bu arada küçük bir ayrıntıyı da atlamayalım. İsrail'in, açık cezaevine çevirdiği Gazze'nin hemen 10-15 mil dışında da yeni enerji yatakları tespit edildi. Anladınız mı şimdi İsrail-Kıbrıs Rum Yönetimi-Mısır iş birliğinin nedenini.

Yeri geldi bir ilave daha yapalım. Biti kanlanan Suriye'nin Dışişleri Bakanı artık "Hatay'ı da istiyoruz" demeye başladı. Bugünkü Tahran görüşmesinin sonucunu, bu gerçekler ışığında "ümitsiz vaka" görmek gayet doğal.

Kişisel olarak Trump'a ne kadar güvenilirse, Putin'e de aynı yaklaşımı göstermeliyiz diyorum. Modern Çar'ın niyeti çok net; "Enerji yataklarının üstüne oturmak". Suriye'de elde ettiği üç önemli üsle bu işin kapılarını ardına kadar açtı bile. Tıpkı bizim, Türkiye'nin dört bir yanını Suriyelilere serbest bölge ilan etmemize benziyor...

***

Biraz fazla oldu

Yavuz Değirmenci, Elazığ'ın Palu ilçesi kökenli merhum Meclis Başkanı Ali Rıza Septioğlu'nun hemşerisinin Zaza olduğunu biliyoruz. Yakın zamana kadar internet sitesinde bulundurduğu şu notu unutmak mümkün değil; "İki defa Ak Parti İstanbul Milletvekili adayı".

Bu Değirmenci son olarak ne yaptı biliyor musunuz? Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un okullarda millî bayramların kutlanmasını engelleyen kararnameyi iptal edişine sinirlendi. Yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının hatırlanmasını protesto etti.

Sizce yeni bakana meydan okuma cüretini nereden alıyor. Ak Parti'den milletvekili adaylığına soyunmakla bu imtiyazı elde ettiğini mi sanıyor? Değirmenci neyin peşinde? Atatürkçülük ve millî bayramlara dönüşe karşı çıkacağına, sahiplenmeli.

***

Bazı mesajlar

Meslektaşım Alaattin Demirtaş'ın övgülerine teşekkürler. Bir dönem birlikte çalıştığımız arkadaşıma sitemde de bulunacağım; "Onu hatırlamamam mümkün mü?"

...

Prof. Dr. Hikmet Özdemir'in 30 Ağustos tarihli yazıma verdiği cevaba minnettarım. Hocam, her türlü övgüye layıktır.

...

Uğur Çoban uyarısında haklı. Sözünü ettiği hatayı çabuk fark ettik. Hemen internette düzelttik. Dikkatine teşekkürler.

...

Dr. Levent Kılıç, insan eliyle yaratılan çevre kirliliğine değiniyor. Yolladığı mesaj şöyle:

"Burhan Bey merhaba,

Yazılarınızı ilgiyle takip eden bir okurunuzum. Özellikle tatil günlerinde ortalığa atılan çöplerle ilgili öneride bulunmak istedim. Belki, yazılarınızda bir şekilde ele alırsanız ilgililere ulaşmak mümkün olur.

Çok basitçe -çocuk bezi, cam, plastik, teneke-, atıkların engellenmesi için ürün maliyetinin 2.5 katına kadar depozit uygulanması şart oldu. Böylelikle bunların belirli noktalarda toplanması gerçekleşebilir. Hele çocuk bezinin -biyokütle santrallerde- enerjiye dönüştürülebilir. Çevresel felaket de önlenmiş olur. 26 yıllık mühendisim. Artık bu sorunların eğitimle çözüleceğine inanmamaya başladım. O nedenle bize en uygunu kanımca yüksek depozito ve uygun ceza uygulamaları olacaktır".

...

GÜNÜN SÖZÜ

Bir eliyle ekmek gösterir, ötekiyle taş tutar. Plautus

Yazarın Diğer Yazıları