İdealizm teslimiyet kaldırmaz
Zevk ve eğlence aygıtları ile yumuşatılan asabiye ruhu sonuçta değer yargılarını dönüştürür.
Atalet, vurdumduymazlık ve adam sendeciliğin yaygınlaşması ölçüsünde bireylerdeki anlam(a) yorgunluğu gelişir.
Servete, şehvete ve rahata kıymak; değerlere pamuk ipliği ile bağlı olanların yapabileceği bir iş değildir. Başarının yolu; egoyu tatmin için gemiyi azıya alan güdülere karşı, vicdanın verdiği savaşı kazanmaktan geçmektedir. Verilen herhangi bir mücadelede de bireyi, asil bir tavır almaya ancak idealleri yöneltir.
Şahsiyet ile ideal, ideal ile de anlam bir bütündür. İdealsiz, amaçsız insan eksiktir, kusurludur daha da ilerisi hastadır.
Gerçekte idealsizliğin savunusunu yapacak hiçbir rasyonel platform da henüz bulunmuş değildir. İdealleştirilen amacın kendisi anlamsız olsa da o, aynı zamanda bütün anlamların nedenidir.
"Karınca" adam "kahraman" adama karşı!
Kuşkusuz büyük idealler, evrensel oluşumlar ve küresel felaketler üzerine düşünmek yalnızca Nietzshce'nin "üst insan"ına, Carlayle'ın "Kahramanlar"ına ya da Gumilev'in "passionerlik bilinci"ne sahip olanlara özgü değildir.
Eğer "karınca adamın" yaşamaya hakkı varsa kendisi, çevresi ve küresel olaylarla ilgilenmek gibi bir sorumluluğu da vardır.
"Karınca" ya da "kahraman" adamlar emelleri kadar büyüktür. Karıncayı bitmek tükenmek bilmeyen yollara emelleri düşürür.
İdealler; "uğrunda ölmeye" ya da "prangalar" giymeye değecek kadar büyük olan düşüncelerdir. Bu anlamda da idealler ulaşılmak, ele geçirilmek için değil "uğrunda prangalar eskitmek" için vardır.
Nietzshce'nin buyurduğu gibi "her ideal sevgiyi ve nefreti, saygıyı ve hor görmeyi şart koşar. Bu ya olumlu ya da olumsuz duyguların ilk hareket ettiricisidir".
Bu anlamda da emel ya da ideal; küskünlük, kırgınlık ve pişkinlik kaldırmaz.
İdeal değerler, ilkeler ve ülkülerle beslenen inancın ve taşınan imanın doğal ürünüdürler.
İnsan zihinsel ve bedensel gücünü, ister erdem isterse ekmek için kullansın bunun sonucunda ortaya çıkan maliyeti seve seve üstlenir.
"Ah"lar, "vah"lar hele hele "eyvah"lar ideal sahiplerinin kullanacağı ünlemler olamaz!
İdeal sahibi olmak demek tez, iddia, itiraz, itham, proje, karşı duruş ve irade sahibi olmak demektir. Onun için ideal sahibinin teslim olmak ya da havlu atmak gibi bir tavrı olamaz!
Mide için zihni durdurmak!
İdeal sahiplerinin yakıcı güneşe karşı bir şeylerin gölgesine sığınmak gibi lükslerinden de söz edilemez.
İdealin hem başladığı hem de bittiği yerde ıstırap başlar.
Yaşamanın, düşünmenin, üretmenin, mücadele etmenin ve yarışmanın hazzını kaybedenleri bekleyen sonuç ıstırap içinde kıvranmaktır.
Bir değere, davaya ya da iddiaya kendini vermek sonu gelmez ideallere yelken açmak demektir.
Onun için şair "baran-ı beladan" yani ıstırap yağmurundan kurtulmanın yolu olarak "düşünme arzu et, bak böcekler öyle yapıyor" der.
İdeal ideali besler, sertleştirir ve diri tutar. Hiçbir ideal yoktur ki sahibine bin bir çeşit "bela geceleri"ni yaşatmamış olsun.
Binbir gece masallarını dinlemeye alışmış olanlar ideallerini hedonizmin (zevkçiliğin) arşivine tıkmış olanlar arasından çıkar.
İdealleri farklı kılan, dayanılmaz elemlerle donatan onun büyüklüğü, yüceliği, ulaşılamazlığıdır.
Sözü edilen ideal kuşkusuz midesi için zihinsel faaliyetlerini durduranların idealleri değildir.
Bizim sözünü ettiğimiz idealler daha çok bir milletin nesilden nesile miras bıraka geldiği millî ideallerdir..
Eğer millî ideallerin yerini agora meyhanesinin değerleri almışsa orada çürüme var demektir.
Demek ki ya ideal ya da ıstırap gibi bir tercih idealistlerin tercihi değildir. Zira ideal ile ıstırap, aralarında sebep sonuç ilişkisi olan bir bütündür.
İdealizm teslimiyet kaldırmaz.
Gelecek, ideali için ıstırabın her türünü göze alabilenlerin olacaktır.