İbni Haldun okumak kurtarır mı?
Son günlerde herkes İbni Haldun'dan bahsediyor. Müdahil olmamız şart oldu!
İbni Haldun bahsi, Tayyip Erdoğan, İbni Haldun Üniversitesi ile ilgili bir toplantıda "Burada şu tespiti de yapmak durumundayız. Kimi şarkiyatçıların şimdiye kadar hiçbir ülkede, hiçbir insan Mukaddime gibi bir eser çıkarmamıştır diye tabir ettikleri İbni Haldun'un eserleri hak ettiği değeri görememiştir. En basitinden Auguste Comte gibi sorunlu şahısların fikirleri kabul görürken, İbni Haldun adeta mahkûm edilmiştir" deyince başladı.
Oysa biz yıllar önce Tayyip Erdoğan'a İbni Haldun okumasını tavsiye ettik. Hatta okumaya vakti olmaz diye Mukaddime'deki en önemli tespitleri hatırlattık ama düzen aynen devam etti.
Ayrıca İbni Haldun, kendisinin yüceltilmesinin, başkasının aşağılanmasına bağlanmasından rahatsız olurdu.
***
Peki ne diyordu İbni Haldun?
"Halkın, yöneticilerin zorbaca yönetimlerine katlanması, onlardaki cesaret, kuvvet ve izzeti bozar" diyordu.
"Bil ki, devlet olmazsa olmaz iki temel üzerinde kuruludur. Birincisi asker (ordu) olarak ifade edilen güç, kuvvet ve asabiyettir. İkincisi ise askeri ayakta tutan ve devletin ihtiyaçlarını gideren mal ve paradır. İşte devlette görülecek bozulma bu iki temelden başlar. Hükümdar, iktidarda kendisine ortak olanları yönetimden uzaklaştırıp iktidarı kendi tekeline alır. Sonra da onları alçaltarak yerlerine, kendisine bağlı bir asabiyet oluşturur. Ancak bu yeni asabiyet içine gömüldüğü lüks ve safahat sebebiyle yok olmanın eşiğine gelir, yiğitlik ve cesareti unutup başkaları tarafından korunan kimseler haline gelir. Bu yüzden ülkenin sınırlarının korunması da zorlaşır. Bu durum onlara karşı halkı cesaretlendirir ve uzak bölgelerde devlete isyanlar başlar. Sonuçta devlet ikiye veya üçe bölünür, yönetim kurucu asabiyete boyun eğdirenlerin eline geçer" diyordu..
***
Ordudaki millî yapının, Erdoğan savcılığında, FETÖ'nün Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davaları ile nasıl yıpratıldığını hatırlayalım. AKP'nin cemaat ile koalisyon kurarak iktidar olduğunu, sonra Fetullah Gülen'in "irin havuzları" diye iktidarı yolsuzluk ve rüşvetle suçlamasıyla ilişkilerin bozulduğunu, MİT Müsteşarına, MİT'e, bakanlara ve Erdoğan'ın oğluna yönelik operasyonlara karşılık verildiğini, cemaatin darbe girişiminde bulunduğunu, Erdoğan'ın yeniden partinin başına geçerek, kendisine bağlı olan kimselerden bir kadro oluşturmaya çalıştığını hatırlayalım. Yine Erdoğan'ın sorumlu olduğu Suriye politikası yüzünden, Türkiye'nin PKK ile eş zamanlı olarak mücadele etmesi gereken terör örgütlerinin sayısının arttığını, IŞİD ve PYD gibi örgütlerin ülkenin başına belâ olduğunu hatırlayalım. Bu politikalar, Türkiye'yi nereye götürüyor?
***
İbni Haldun'un Mukaddimesi'nin ikinci cildinde yer alan "Genellikle zenginlik ve servete, başkalarına boyun eğip yalakalık edenlerin sahip olduğu hakkında" başlıklı bölümde verilen bilgiler ise gerçekten ayna gibi toplumların genel karakterini yansıtıyor.
Bugün de zengin olmak, makam sahibi olmak isteyenler, varlarını, yoklarını lider için harcadıklarını belli ederlerse, hatta lideri eleştirenlere saldırırsa, hedefledikleri imkânlara kavuşuveriyorlar! Örneklerini her gün hepimiz görüyoruz. Maksadım, insanları aşağılamak değil, mevcut yükselme sisteminin, başkalarını aşağılamaya dayalı olduğunu göstermek. Böyle bir anlayışla kurulan ekiplerde yer alanlar, ülkenin veya milletin geleceğini değil kendi geleceğini düşünür. Lidere kayıtsız şartsız itaati vatanseverliğin yerine koyarlar ve artık onun her sözünü bir iman gibi benimsediklerini göstermeye çalışırlar. Aslında tek inandıkları, kendi çıkarlarıdır! Lider dediğin, bunu bilmelidir! Bilmiyorsa ne İbni Haldun okumak fayda eder ne de bizim sözlerimiz!