Hz. Muhammed’siz İslam’ı savunan kimdi?

Tayyip Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Alevi-Sünni gerilimi yaratıp, çoğunluk olan Sünnilerin oyunu almak” gibi bir taktik uyguladığı suçlamalarını etkisiz kılmak için Aşık Veysel’in “Değil miyiz hep bir kardaş, Alevi, Sünni Kızılbaş” deyişini okudu ama bu yeterli olmadı. Çünkü uzun süreden beri, Aleviler üzerinde “yüzleri maskeli provokatörler” tarafından bir oyun oynanıyor ve Tayyip Erdoğan, bu konuda sadece şikâyet etmekle yetiniyor. Polis bu maskelilerle çatışırken, cemevinde bir cenazeye katılan vatandaş başına isabet eden kurşunla, çatışmanın ortasında kalan başka bir vatandaş da bomba parçasıyla ölüyor!

***

Bir ülkede, yüzleri maskeli gruplar, kitleleri yönlendirebilmek için eylem yapıyorsa bilin ki onlar devletin bir biriminin kontrolündedir. Devletten bağımsız kışkırtmacılık yapanlar olmaz mı? Elbette olur ama polis bunları hemen yakalar! Kışkırtmaya izin vermez. Oysa Gezi olaylarında da yüzleri maskeli kişilerin polis olduğuna dair iddialar var. Ve bugüne kadar o maskelilerden bir kişi bile yakalanmış değil! Bu durumda “altı kaval, üstü şeşhane” olan kimin konumudur?
Bu deyim, birbirine uyumsuz görünümler için kullanılır. “Şişhane” diye yanlış kullanılan kelimenin aslı da “şeşhane” dir. Tüfek namlusunun yivleri ile ilgilidir.
Tayyip Erdoğan’ın kullandığı taktikler ile sözleri de birbirine uygun değil! İşte ikide bir Dersim meselesini ısıtarak, Cumhuriyetle kavgasına CHP’yi de alet etmek istiyor. Dersim’de devlet otoritesini tanımayan, vergi vermeyen, askere gitmeyi reddeden, hatta bağımsız bir devlet gibi davranan, üstelik Hatay meselesinden dolayı rahatsız olan Fransız istihbaratının da kışkırtmasıyla isyan eden feodal bir yapı tasfiye edilmek istenmiştir.
Tayyip Erdoğan, Gezi olaylarında, polise vur emri verdiğini, gençlerin gaz mermileriyle kasten öldürüldüğünü ne çabuk unutuyor. Üstelik bu olaylarda devlete karşı bir kalkışma da yoktu!
Yine Erdoğan, “Yükselen ırkçılığın, İslamofobinin hatta antisemitizmin panzehiri çok net biçimde görülmüştür ki Türkiye’dir” diyor ama daha dün; Soma’da kendisini yuhalayan vatandaşa, “İsrail dölü” diye hitap ettiğini unutuyor! Erdoğan’ın siyasi hayatı hep böyle çelişkilerle doludur.

***

Erdoğan, Osmanlı bakiyesi olan, Osmanlı ve Selçuklu’nun mirasını taşıyan Türkiye Cumhuriyeti’nin de sürekli baskı, kontrol altında tutulmak istendiğini, bilhassa Kürt ve Alevi vatandaşların üzerinden iki meselenin sürekli gündemde tutulduğunu, sürekli kaşındığını, bu iki meselenin, Türkiye’nin hasımları tarafından elverişli bir tahrik vasıtası olarak görülürken içeride de bu iki meseleyle alakalı çok büyük yanlışlar yapıldığını anlatıyor ama bu tarihi yanlışların en büyüğünü yapan da kendisidir..
Erdoğan’ın uyguladığı açılım politikası, somut bir ABD projesidir, ABD dayatmasıdır. Oslo’da Türkiye’nin PKK ile masaya oturtulması da bunun açık delilidir! Almanya’nın “Ali’siz Alevilik” çizgisinde olan kişileri kullanarak, bir Alman Aleviliği geliştirdiği doğrudur ama Erdoğan döneminde, Türkiye’ye “Dinlerarası Diyalog” çerçevesinde Vatikan tarafından “Hz. Muhammed’siz İslam” anlayışı dayatılmadı mı? Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere, hükümetin bütün bakanları, bu faaliyeti sürdüren cemaatle işbirliği yapmadı mı? Bugüne kadar “Hz. Muhammed’siz İslam” anlayışına karşı ağzından tek bir kelime çıktı mı Erdoğan’ın? Oysa bir gazeteci olarak sadece benim Dinlerarası Diyalog üzerinde Yeniçağ’da çıkan yazılarım, 600 sayfalık bir kitap olur!
Erdoğan, Suriye’de hangi İslam’ı savunuyor? Suriye’de silah ve eğitim desteği verdiği örgütler, Mısır’da işbirliği yaptığı İhvanı Müslimin; hangi İslam’ı temsil ediyor?
Kimin altı kaval üstü şeşhane?

Yazarın Diğer Yazıları