Hukuk toplumsal huzurun alt yapısıdır

Türkiye 17-25 Aralık 2013'ten sonra hukukun üstünlüğünde yargı bağımsızlığında hızla gerilemeye başladı.

World Justice Project Rule Of Law Indeks 2016'da Türkiye, Hukukun üstünlüğü endeksine giren kriterler açısından, ortanın altında puan aldı ve sıralamada da geri sıralarda kaldı.

****************************************************

Dünyada 113 ülke Arasında Hukukun Üstünlüğü Endeksinde

Türkiye'nin Puanı ve Sırası ( 0= En Kötü ; 1= En İyi )

PUAN SIRA

Hukukun üstünlüğü Endeksi 0.43 99

Hükümet Yetkililerini Denetim ve Kısıtlama 0.32 108

Yolsuzluk Yokluğu 0.48 58

Şeffaf Hükümet 0.42 96

Temel Haklar 0.34 105

Düzen ve Güvenlik 0.59 98

Yasal Yaptırım 0.44 84

Hukuk Uygulamaları 0.46 86

Ceza Hukuku Uygulamaları 0.40 75

*******************************************************

Türkiye'nin en geri kaldığı kriter, hükümet yetkilerinin denetimi ve gerektiğinde eylemlerinin kısıtlanması kriteridir. Türkiye bu kriterde 113 ülke içinde 108. sıradadır. Afganistan, Nikaragua, Etiyopya, Uganda gibi ülkeler daha üst sıralardadır.

Bu alandaki sorun, Sayıştay denetimine sınır getirilmesi. Meclis'te AKP çoğunluğunun her yasayı yeteri kadar tartışmadan ve kontrolsüz çıkarması, OHAL kararnamelerinin OHAL'le sınırlı değil de, kalıcı olarak ve kanun yerine geçen kararlar niteliğinde olması, yargının yeniden düzenlenerek daha fazla siyasi etki altına alınması Türkiye'yi, hükümeti ve hükümet yetkilerini denetlemede dünyanın en geri ülkeleri arasına soktu.

Kadir Has Üniversitesi Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması 2016'ya göre, Türkiye'de toplumun yüzde 50'si yargının giderek siyasallaştığını düşünüyor.

Hukuka olan güvenin azalması, doğrudan insanların, ekonomik, siyasi ve sosyal yaşamını ve toplumsal huzuru etkiliyor.

Türkiye'de siyasi iktidarın yargıya müdahalesi, yalnızca halkı değil, yargı mensuplarını da tedirgin ediyor.

Hukuk tüm yaşamın alt yapısı olduğu gibi iktisadi kalkınmanın da alt yapısını oluşturur. Çok açıktır ki, oligopol yapıların olduğu, kartelleşmenin arttığı, rekabetin olmadığı ve spekülasyonun hâkim olduğu bir piyasa ekonomisinde anarşi vardır ve kalkınma sağlanamaz.

Yine, yasal engeller yoksa, Devlet imtiyazlarının, ihalelerin, her türlü ruhsat ve izinlerin, subjektif kriterlere göre dağıtılması, haksız rekabet yaratır, haksız zenginlik yaratır, gelir dağılımı bozulur. Orta gelir grubu yok olur. İkili ekonomik yapı oluşur. Zenginler ve fakirler piyasası oluşur.

Aynı şekilde eğer yasalarla sınırlanmamışsa, siyasi iktidarlar bütçe kaynaklarını popülizm yapmak veya kendi partilerinin propagandasında kullanırlar. Bu hem diğer muhalif seçmen kitlesine karşı haksız rekabete yol açar, hem de kaynaklar çarçur edilmiş olur. Zira popülizm için harcama artınca, alt yapı yatırımlarına yeterli kaynak kalmaz ve aynı zamanda devletin piyasaya düzenleyici müdahalesi azalır. Bu şartlarda popülist iktidarlar, toplumu borçlandırarak alt yapı harcamaları yaparlar. Bir anlamda toplumun geleceği ipotek altına girer.

Öte yandan kalıcı büyüme ve kalkınma, başta teknoloji olmak üzere yatırımlarla sağlanır. Yerli veya yabancı yatırımcı, bir ülkeye yatırım yaparken her şeyden önce burada, mülkiyet haklarına sağlanan güvenceye ve Hukukun üstünlüğüne bakar. Yasaların sık sık değiştiği, anlaşmaların askıya alındığı, yolsuzlukların yoğun olduğu ülkelerde kimse yatırım yapmaz.

Türkiye'de Hukukun üstünlüğünde bu kadar kötümser tablo varken, Mehmet Altan ve Şahin Alpay'ın kişisel başvurusunu değerlendirip, hak ihlali var diyen Anayasa Mahkemesi herkes için bir ışık bir umut oldu.

Buna karşılık Hükümet kanadından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ'ın "AYM, bireysel başvuruları incelerken yasal sınırlarını aşamaz. Anayasa Mahkemesi temyiz mahkemesi değildir.'' şeklindeki beyanı siyasi iktidarın kendi çizgisi dışında hukuk tanımadığı anlayışını daha net olarak gösterdi .

Hepimiz tarafından ve özellikle de Bekir Bozdağ tarafından ''Gün gelir Hukuk herkese lazım olur'' gerçeğinin iyi bilinmesi gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları