Hristiyanlarla diyalog
"Diyalog" kelimesi beni rahatsız etmiştir. 15 Temmuz'dan çok önce de bu rahatsızlıklarımı yazdım.
"Diyalog" derken, Hristiyanlarla kol kola girmeyi, Yahudilere toz kondurmamayı anlayanları biliyorsunuz.
Papaz Andrew Brunson, Türk-Amerikan ilişkilerini salladı. Papaz'ın ardındaki güç Evangelistler... Evangelistlerin derdi ise İsrail. Karmaşık mesele. Buna girmeyeceğim.
Papaz'ın, bir arkadaşına 15 Temmuz'la ilgili gönderdiği iddia edilen mesajı düşündürücü. İddianameden alıyorum:
"Türkleri sallayacak bazı olayları bekliyorduk. İsa'ya dönmek için gerekli koşullar oluştu. Darbe teşebbüsü bir şoktu. Birçok Türk geçmişte de olduğu gibi askeriyeye güvendi ancak bu sefer çok geçti. Ve darbe teşebbüsünden sonra bu başka bir sallama. Sanırım olaylar daha da kötüye gidecek. Sonunda biz kazanacağız."
Papaz böyle "aptalca" bir mesaj atmış mıdır? 23 senedir Türkiye'de yaşayan ve bütün derdi Türkleri Hristiyanlaştırmak olan (Tabiî casusluğu var mı, yok mu o ayrı mesele) "Türkleri sallayacak bazı olaylar" beklentisi tuhaf. Mesaj çelişkili ve anlamsız. Bir şey var ama ne?
Papaz bırakılacak. Lâmı cimi yok. Bu da bizim için bir "adalet" yarası. Alıştık. Umursamayalım. Yeni düzenimiz böyle!
Asıl diyalog nasıl kurulur, ona geleceğim.
Prof. Dr. Ali Erbaş (Diyanet İşleri Başkanı) bir makalesinde, "Hz. Muhammed'in Necranlı hıristiyanlarla yaptığı bu münakaşalar, Dinler Tarihi'nin konuları bakımından mühim unsurlar ihtiva etmektedir. Ayrıca Hz. Muhammed'in İslam Dini'ni tebliğ ettiği yirmi üç seneye yakın bir zaman içerisinde, kendisiyle bu şekilde konuşan ve münakaşa eden ne hıristiyan ve ne de yahudi başka bir heyet gelmiştir." der. (Müslüman-Hıristiyan Münasebetleri Sürecinde Hıristiyanların İslam'a ve Müslümanlara Bakışı", İLAM Araştırma Dergisi, C. 3, S. 1 (Ocak-Haziran 1998, s. 120).
Hz. Peygamber'in tebliğ anlayışını göstermesi bakımından Necran Hristiyanlarıyla diyaloğu çok önemli. Ali Erbaş'tan okuyalım:
"Hz. Peygamber ayrıca Necran hıristiyanlarıyla da ilgilenmiş, İslam'ı tebliğ etmek üzere Muğire b. Şu'be'yi göndermişti. Necran hıristiyanları ise, Kur'an-ı Kerim'e karşı bazı itirazları ileri sürmüşlerdi. Neticede Hz. Peygamber Necran keşişlerine hitaben bir mektup yazmıştır. Bu mektuptan sonra Necran hıristiyanları altmış kişilik bir heyet göndermişlerdir. Bu heyetin, Hz. Peygamber'e sorduğu bazı sorular ve yapılan tartışmalar neticesinde Âl-i İmran Suresi'nin ilk seksen ayeti nazil olmuştur. Necran heyetinin menfi tutumlarına karşı Kur'an'ın bu kesin emirlerini alan Hz. Peygamber, nihayet davasında haklı olduğunu daha kesin göstermek için Allah'ın emri gereğince onları Mübahale'ye (Lanetleşme) davet etmiştir. Çünkü yapılan tartışmaların sonu gelmiyordu. Böylece davasında haksız olanın üzerine Allah'ın laneti yağacaktı. Ancak Necran heyeti kendi aralarında yaptıkları İstişare ile Mübahale'yi kabul etmediler ve Hz. Peygamber'e, herkesin kendi diniyle baş başa kalmasını teklif ettiler. Hz. Peygamber de onların bu teklifini kabul ederek, cizye karşılığında maddî ve manevî güvenliklerinin İslam devletine ait olduğunu bildirmiştir." (s. 120)
Ali Erbaş, konuyu dağıtmamak için olacak, Hz. Peygamber'in, sahabenin Necranlılara müdahalesini durdurma diyaloğunu buraya almamıştır. (Yarın verelim.)