Hoca sen ‘bide’yi bilir misin!
Recep T. Erdoğan gibi ben de “bide”yi bilmiyordum. Sağ olsunlar, bal tutup parmak yalayanlar bize öğretiyorlar.
Başbakan, Urla’da villası olmadığını, bu villaları yaptıran iş adamına üç kere misafirliğe gittiğini kızgın bir dille söyledi. (O hep kızgın!)
Mezkûr “misafirperver” iş adamı yazılı açıklamasıyla, Başbakanımızı doğruladı!
Nasıl misafirlikse, Başbakan’ın kerimeleri, villaların bütün detaylarıyla ilgileniyor, hatta annesinin yaptırılması gereken değişikliklerle ilgili fikrini de “misafirperver” iş adamına anlatıyor; üstelik yüz yüze detaylı görüşmek için sözleşiyorlar. Kerime çok nazik ve büyüklerine hürmetkâr olduğu için, “misafirperver” iş adamının görüşmek için eve kadar zahmet buyurmamasını ve kendisinin geleceğini söylüyor.
İşte böylesine bir misafirperverlik... Demek ki, Başbakan misafir kalacağı villanın iç dekorasyonunun bütün ayrıntısını eşi ve kızıyla birlikte tartışıyor!
Dikkat çeken bir ayrıntı “bide”... Kerime “bide” takılmasını istiyor... “Misafirperver” iş adamı, Başbakan’la konuşurken, “Kerimeniz ‘bide’ istemişti.” diyor. İnsan, bir an boş bulunur, “pide” mi demek istedi diye düşünür! Başbakan, “O da ne ola ki...” diye soruyor. Bin türlü meseleyle uğraşıyor adamcağız, bir de karşısına “bide” çıkarıyorlar! Muhakkak içinden kızına sitem etmiştir. Başbakan, misafirperver iş adamından “bide”yi öğreniyor... Alafranga taharet musluğuymuş. Kerimeleri ne de olsa Batı’da okudu... Başbakanımız Kasımpaşalı... “Bide”yi ne bilsin! Ama “misafirperver” iş adamımız biliyor. Ben de “misafirperver” iş adamı-kerime-Başbakan üçlüsünün muhâveresiyle öğrendim. Bir de “dil” meselelerine o kadar kafa patlatırım ve üstelik icazetliyim! “Bide”yi bilemedik!
Villa/villalar Başbakanımızın değilmiş... Misafirliğe gidiyormuş... Nasıl bir misafirlikse, kapısı, penceresi, salonu, şöminesi ve en mühimi “bide”si Başbakan’ın ailesine dert oluyor.
Hani aktrislerin, aktörlerin, şarkıcıların kaprisleri olur... Ben gelirsem otel odamda şunlar şunlar kesin bulunacak, diye... Hatta ünlü tenor Pavarotti 1992’de Türkiye’ye gelirken, defterlere sığmayan istek listesi göndermiş, ünlü tenorun bu kaprisi gazetecilerin diline dolanmıştı. Ben de o zaman ironik bir yazı yazmıştım.
Bırakın Başbakanımızın da bu kadarcık talepleri olsun; senede bir kere belki gider belki gitmez!
Halkımız aptaldır, inanır!
AKP’nin fetvacısı Hayrettin Karaman, dün bir fetva daha patlattı... “misafirperverliğe” çok uygun:
“Yolsuzluk, haksızlık, rüşvet, irtikab, kul hakkına tecavüz... büyük günahlardandır. Bunları dindar Müslümanların onaylaması mümkün değildir. Ancak ’hüküm giymedikçe kişilerin masum oluşları’, ’Soruşturmanın gizliliği’de temel hukuk kurallarıdır.” (Dostluğun ve desteklemenin şartı”, Yeni Şafak, 13 Şubat 2014)
Hoca’nın fetvasının son cümlesi: “Yukarıda sayılan kusurların ve günahların istismar edilmesi, bunları onaylamayan iktidarı yıpratmak için kullanılması da dine ve ahlâka uygun düşmez.”
“Yürütme”, “yasama”, “yargı” tek elde toplanmış, âdeta parti diktatörlüğü kurulmuş, Hoca hukuk kurallarından, ahlâktan bahsediyor!
Hoca, sahi sen “bide”yi bilir misin?!