Hırsızlığı örten büyük yalanlar!
Tayyip Erdoğan, yalanmış, doğruymuş diye aldırmadan her türlü veriyi kullanarak, seçimlerden başarı ile çıkmaya çalışıyor. Bunu yaparken, Sigmund Frued’un kuzeni Edward Bernays’ın “grup zihni oluşturmak” ve “niyetin tasarlanması” yöntemlerini uyguluyor.
Bu yöntemler, I. Dünya Savaşı sırasında ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından, kamuoyunu, Almanya aleyhine yönlendirebilmek için başarı ile uygulanmıştır. Aynı yöntemler, İkiz Kuleler’e saldırı ile birlikte Amerikan ve dünya kamuoyunun yönlendirilmesinde de ustaca diriltilmiştir.
Peki Tayyip Erdoğan neden Habertürk’ün alt yazılarına varıncaya kadar haberlerle ilgilenmektedir?
Bu da Hitler’in yöntemidir. Hitler her gün, propaganda bakanı Goebbels ile buluşur, haberler ile ilgili fikirlerini dikte ederdi.
Hitler, kitleleri sürekli büyük yalanlarla meşgul ederek “Büyük Yalan” doktrinini uyguluyordu.
***
Wikipedia’da konu ile ilgili ciddi bir inceleme var. Propagandada “Korkuya başvurma” , “Bir otoriteye referans”, hedef kitleye ’herkes bunu yapıyor’ diyerek bir hareket tarzını kabul ettirmek. ’Kalabalığa katıl’yöntemi ile insanların kazanan tarafta olma dürtüsünün kullanılması, dinleyicilere yönelik doğrudan emir kipi kullanılması, bir fikrin nefret edilen, korkulan veya küçük görülen bir grupta popüler olduğu imajının verilmesiyle bu fikrin reddinin temin edilmesi, parıltılı genellemelerle bilgi veya akıl yürütme gerektirmeden fikrin kabul edilmesini sağlamak için yüksek değer taşıyan olgular ve inançlarla alakalandırılmış, yoğun, duygusal ve çekici sözler kullanılması, genellemelerin kasıtlı olarak muğlak bırakılması böylece hedef kitlenin kendi yorumlarını katabilmesinin sağlanması, iyi veya kötü özellikleri bir gruptan diğerine transfer etmek, karmaşık sosyal, politik, ekonomik veya askerî sorunlara popüler genellemelerle cevap vermek, sokaktaki adam gibi konuşarak fikrin, hedef kitlenin güvenini kazanmak için gayriresmi bir havada ve tarzda sunulması, halk tarafından saygı duyulan kişilerden alıntılarla bir kişiyi, politikayı, hareketi veya programı desteklemek veya yermek, hedef alınan siyasi grubu nefret edilen veya istenmeyen bir şeyle damgalayarak onun hakkında bir önyargı oluşmasını sağlamak, suçu aslında suçlu olmayan bir kişiye veya gruba atmak, böylece gerçekten suçlu olanları korumak veya dikkatleri sorunun çözümüne harcanacak çabalardan başka yere çekmek gibi yöntemler olduğu hatırlatılıyor!
***
Tayyip Erdoğan’ın bütün konuşmaları, işte bu “bilimsel” tekniklere uygun olarak hazırlanıyor!
Mesela, “Türkiye’de demokratikleşmenin önündeki en büyük engel çeteler olmuştur, cuntalar olmuştur. 11 yıldır bunlarla mücadele ettik. Son çete olarak paralel yapı kaldı. Bunları da çökerttiğimiz anda Türkiye’nin önünde hiçbir engel kalmayacak” diyebiliyor.
Burada, TSK’yı bir örgüt yerine koyan paralel yapıyı, Ümraniye, Balyoz ve Askeri Casusluk gibi davaların savcılığını üstlenerek ve o yapının savcılarına, hakimlerine yol vererek kendisinin desteklediğini, kumpası beraber kurduklarını unutturuyor!
Türkiye’nin önünde engel kalmayınca ne olacak?
Bu konuda da parıltılı vaatler kullanarak, Türkiye’yi Türkiye olmaktan çıkarmak ve “Müslüman Kardeşler Dünyası” kurmak hedefini gizleyip, 2023 gibi 2071 gibi hedeflerle halkın milli duyguları üzerinde sörf yapmak yöntemini kullanıyorlar.
İşte AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, “30 Mart’ta Türkiye’nin en azından önümüzdeki çeyrek asrını, 2023’ü, 2053’ü, 2071’i belirleyecek kararı vermiş olacağız” derken bunu yapıyor! Zaten bu sözler de Tayyip Erdoğan için hazırlanan bir konuşmadan alınmıştır!
Muhalefet ise bu yöntemlerle baş etmek için sadece hırsızlık kozunu kullanıyor!