Hırsızların da ümmeti mi var?
Dört bakan yiyen yolsuzluk soruşturmasından yıpranan AKP’yi savunanların kimileri açıktan, kimileri de üstü kapalı olarak, AKP’nin İslam dünyasında bir “ümmet birliği” meydana getirmek istediği için emperyalistler tarafından hedef alındığını işliyorlar. Öyle ki Hayrettin Karaman, Yahya Kemal’in, “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez/ Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” beyitini bile kullanarak AKP iktidarını savunuyor.
Karaman, “Çevre, yolsuzluk, diktatörlük kavramları ve her zaman olan bazı münferit vakalar kullanılarak başlatılan kalkışmalar, operasyonlar, medya savaşları içeriden ve dışarıdan Türkiye’yi çökertmek/engellemek içindir. Türkiye niçin çökertilecek ve engellenecek? Çünkü Türkiye; çarpık, zalim, sömürücü ve sömürgeci dünya düzenine/sistemine hayır demeye başlamış, mazlum milletlerin yanında yer alarak daha adil, insani ve adalet dairesinde barışçı bir dünyanın oluşması için yola koyulmuştur” diyerek hükümetin dış politikasını övüyor!
***
Fotoğrafsız sütun arkadaşı Ali Nur Kutlu da “Yeni savaşın gerekçesi: Ümmet Kuşağı” başlığı altında aynı fikrin açılımını yapıyor:
Kutlu, “Müslümanlar arasında Ümmet bilinci her geçen gün güçleniyor ve bu Batılı ülkeleri çok korkutuyor. Ak Parti devriminden sonra Türkiye ilk defa her İslam ülkesine eşit mesafede dostluk gösteren bir politika izledi. Bu yeni bir ittifak, yeni bir dış politika, yeni bir konsept demekti. Aslında bu Ümmet tasavvurunun dışavurumudur. Türkiye’nin bu yeni dış politikası Katar, Mısır başta olmak üzere tüm İslam dünyasına etki etti ve neredeyse Ümmet birliği fikrinin yeniden doğmasına sebep oldu; Arap Baharı’nın fikir tohumlarını ekti. Arap Baharı’yla değişen rejimler Ümmet tasavvuru olan ve Türkiye’yi tarihsel ve doğal liderleri kabul eden kişilerin yönettiği rejimler haline geldi. Fas’tan başlayıp Lübnan’a kadar uzanan ve Suriye’de de rejimin düşmesiyle Türkiye’ye bağlanan yeni bir ’Ümmet Kuşağı’ oluştu.
İlk dönemlerdeki şoku üzerinden atan Batılı ve Doğulu ülkeler, özellikle İsrail, bir Ümmet Kuşağı’nın her yanı kapladığını gördüler. Uzun planlardan sonra baharı kışa çevirme hareketini başlattılar” diyor.
Hayrettin Karaman’ın yazısında da “Müslümanların niyeti/maksadı ne olursa olsun, ’ümmete savaş açmış, zalim düzenin devamından yana’ olan sömürgeci/sömürücü devletlerle işbirliği yapamaz, onlara destek veremez ve onlardan medet umamazlar. Yeni Türk dış politikasını tenkit etmek, iyi niyetle tavsiyelerde bulunmak her vatandaşın hakkıdır. Ama halkın büyük çoğunluğunun oyunu alarak iktidara gelmiş ve halkına hesap verme durumunda olan iktidarın da ’bir dış politika’ belirleyip uygulama hakkı vardır” gibi ifadeler var.
Kısacası aynı kalemden çıkmış gibi görünen bu iki yazı, yolsuzluk suçlamasına karşı halkı ümmet bilinci ile etkilemek için yazılmış.
***
Bu iddialar, “Tayyip Erdoğan, Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanlığı’nı niçin kabul etti? AKP iktidarı, Irak’ın işgaline, Libya’nın bombalanmasına ve Suriye’nin iç savaşa düşürülmesine ümmetin birliği için mi katıldı? 2001 krizi,Türkiye’de ABD’nin Irak’ı işgalini destekleyecek bir hükümet oluşturmak için çıkarılmadı mı? AKP iktidarının kendisi emperyalist projenin ürünü değil mi? AKP’nin programını bile ABD’den göndermediler mi?” sorularının karşısında gerçek dışı varsayımlardan ibaret kalıyor.
One minute tiyatrosu ile insanları bir süre kandırmak mümkün oldu ama Kissinger’in izniyle girişilen İslam dünyası liderliği buraya kadar sürdü!
Hem sonra hırsızların ümmeti mi olur Allah aşkına?