Hırsızların başı Nuşirevan olsaydı!

Artık sözün bittiği yerdeyiz; hırsızların herkesin gözü önünde polisleri ve savcıları kovaladığı bir ülkede, hangi söz, insanların aklını başına getirebilir ki? Gerçi o savcılar ve polisler de hükümetin terör örgütü ile pazarlık yaptığı sıralarda, uydurma olduğu sonradan kabul edilen belgelerle, ülkenin vatanseverlerini suçlamıştı. Operasyonlar sürerken, konu ile ilgili polisler, savcılar ve hakimler hep birlikte Boğaz gezisi yapmıştı! Sonucu herkes biliyor!
Samanyolu Haber’de Gültekin Zorlu, olaylardan herkesin bir ders çıkarabilmesi amacıyla, “Nuşirevan ve hırsız oğlu” başlıklı bir yazı yazdı. “Menakib-i Çihar Yar-ı Güzin” den naklettiği olay, bir Yahudi, Hz. Ömer ve Mısır Valisi Amr ibnül As arasında geçiyor ama tarihe baktığımızda, Amr ibnül As’ın Mısır’ı fetheden komutan olduğu, ama valiliğe Muaviye tarafından atandığını görüyoruz. Yine, Nuşirevan öldüğünde Hz. Ömer ve Amr ibnül As yeni doğmuştu. Ayrıca Amr ibnül As, hakem olayında, Hz. Ali’yi tuzağa düşüren adamdır. Olayın, Nuşirevan’ın kendisi değil aynı isimle anılan oğlu zamanında yaşandığı, söylenir ama okumaya değer. Ben, özetini vereceğim.

***

Mısır valiliğine atanan Amr ibnül As, caddeleri genişletmek için yol üzerindeki evleri, arazileri parasını verip kamulaştırmaktadır. Sadece bir Yahudi, yol üzerindeki evini satmak istemez. Amr ibnül As, zor kullanacağını söyleyince, Yahudi, durumu Halife Ömer’e bildireceğini söyler. Amr ibnül As da “sen bilirsin” der.
Yahudi, Medine’ye giderek Halife Ömer’i bulur, durumu anlatır. Ömer, bir kemik parçasının üzerine bir şeyler yazarak, “Bunu, Amr’a götür” der. Yahudi, Mısır’a dönüp, kemiği Amr ibnül As’a verir. Amr ibnül As, kemiği alır ve üzerindeki yazıyı okurken birden sapsarı kesilir. Bir süre sonra, “Tamam, evini almaktan vazgeçtik” der. Yahudi, “Ey emir, kemiğin üzerinde yazılı bu sözün sırrı nedir? Bir emir bile ifade etmeyen bir söz sizi kararınızdan nasıl vazgeçirdi?” diye sorar.
Amr ibnül As, İslamiyet’ten önce, Ömer ile birlikte ticaret için İran’ın Medayin şehrine gittiklerini, mallarını satıp bir handa konakladıklarını, sabah uyandıklarında yastığın altına koydukları paranın çalınmış olduğunu anladıklarını, develerinin de çalındığını, Ömer’in meseleyi Nuşirevan’a götürmeye karar verdiğini, Nuşirevan’ın önce “Paranız yastığın altındayken siz uyuyor muydunuz? Uyanık kalıp paranıza sahip çıksaydınız ya” diye çıkıştığını, Ömer’in pervasızca, “Biz uyuyorduk. Çünkü sanıyorduk ki siz uyumuyorsunuz” diye cevap verdiğini, şahın sonunda kendilerine hak verdiğini, bir hafta içinde olayın sorumlularının ortaya çıkarılacağını söyleyip, konaklama masraflarını da karşılayacağını bildirdiğini, bir hafta sonra gittiklerinde, Nuşirevan’ın para kesesini ve develerini teslim ettiğini, yalnız “şehirden ayrı ayrı kapılardan çıkın” dediğini anlatır.
Amr ibnül As’ın çıktığı kapıda, şehrin güvenliğinden sorumlu olan Şahnepehlev asılı olarak durmaktadır. Nöbetçi, “Tahkikat sonucunda hırsızlarla birlikte çalıştığı öğrenildi. Çaldıklarının bir kısmı ele geçirildi. Kendisi de ibret için buraya asıldı” bilgisini verir.
Amr ibnül As, Ömer ile buluştuklarında olayı anlatır. Ömer de kendisinin çıktığı kapıda güzel giyimli bir gencin asılmış olduğunu, nöbetçilere onun kim olduğunu sorduğunda “Nuşirevan’ın oğlu” dediklerini bildirir. Meğer, çetenin başı bu ikisiymiş...
Ömer’in gönderdiği kemikte ise “Ben Nuşirevan’dan daha âdilim!” diye yazmaktadır!

***

Peki hırsızların başı Nuşirevan olsaydı, hatta oğullarını, kızlarını da bu işlere o yöneltmiş olsaydı, paraları ve develeri çalınan Ömer ve Amr ibnül As ne yapacaktı? Tarihte hangi menakıpta böyle bir olay vardır?

Yazarın Diğer Yazıları