Hırsız çaldığı para ile hac yapar mı?
"Hırsızlık parasıyla hac yapılır" dediniz mi benim gibiler de sorar: Değerler sorununuz mu var? Yoksa iman kavramsallaştırmasında mı sorun yaşıyorsunuz?
Yetmezse, dini davranışların tutarlığının ölçütü yok mu deriz.
Ardından, dini ahlak, hangi ahlaktır, diye yine sorarız.
İslam dünyası kaç asırdır kendi dinine intibak sorunu yaşıyor. Dini tutarlıklar yerine, çelişkilerle anlam dünyasını dolduruyor.
Arkadaş, hırsızlık nedir?
Başkasının malını, o başkasının izni olmadan gizlice almaktır.
Bu olaya neresinden bakarsan bak, ortada reel bir olumsuzluk var.
Caminin ön penceresinden bakarsan, ahlaksızlıktır.
Arka penceresinden bakarsan vicdana rastlarsın. Ahlakın en önemli içeriği vicdandır. Bütün ahlak sistemlerinden beklenen şey, sadece kurallar koymak değildir. Ahlaktan beklenen şey, yerleştiği her zihinde, yaşadığı her kişilikte, vicdan yaratabilmesidir. Eğer bir ahlak kuralı vicdan yaratmıyorsa, hiç bir önemi yoktur. Gider caminin kendisini bile çalarsın.
Yetmez, bütün insanlığı katledersin. Tüm değerleri bir çırpıda ezer geçersin de için zerre kadar sızlamaz.
Hırsızlık, işte bunun için hem ahlaksızlık ve hem de vicdansızlıktır.
Caminin, bir diğer penceresinden baktığında; başkasına, bilerek ve isteyerek kasten zarar vermektir hırsızlık.
Arka penceresinden baktığında ise, hak yemektir.
Bütün pencereleri tek bir ekrana yerleştirdiğinde ise tepesine yazman gerekir. Demelisin ki: Hırsızlık taammüden işlenmiş kul hakkı yeme suçudur.
Şimdi buyur.
Hacca mı gidersin.
Yoksa hayır hasenat mı yaparsın.
Olmadı, cami mi yaptırırsın, yaptır bakalım.
Diyelim ki yaptın.
Diyelim ki hacca gittin.
Elinde şeytan taşlamak için taşlar. Ne var yanı başında?
Kul hakkı.
Haykırıyorsun: Lebbeyk! Allahümme lebbeyk!..
Güya şeytanı taşlayacaksın...
Şeytanı karşındaki taş sanıyorsun.
Be hey gafil! Şeytan senin içinde.. Vicdanın yerine onu koymuşsun. İşte onun için ahlaksızsın. Çünkü vicdanı kaldırdın mı, ahlak boşa çıkar.
Anlasana..
Niçin sana ahlak yoksunu diyoruz fark etsene.
Boşuna bağırma...
Diyanet istediğin kadar "hacca gidebilirsin" desin.
Kul hakkı ile hırsızın ameli/eylemi karşılıklı duruyor.
Yan tarafta ise, çalınan birikimini kendince değerlendirmeyi uman ancak çalındığı için bunu yapamayan mağdur var.
Konuştur bakalım ahlakı.
Göster, dini, ameli vicdanı.
Ahlak "iyiyi, doğruyu" bulmak; adalet, hak edene hak ettiğini vermek ve vicdan da ahlaka uygun hüküm vermektir.
Haydi, bakalım buluştur hepsini de ver kararını.
"Hacca gidebilir!"
Bu hükümden sonra "eğer, ama" deyip, ardından bir açıklama getirerek, "sevap kazanamaz" diyeceksen. Boş konuştun derim. Çünkü hırsız çaldığı parayla her yere gidebilir. Burada önemli olan, hırsızın bir yerden bir yere gidip gidememesi değil ki. Konumuz, hırsızın seyahat özgürlüğünü tartışmak değil ki. Önemli olan hırsızlığın dinen meşrulaştırılıp meşrulaştırılamayacağı meselesidir. Ki, siz "hacca gider" dediniz mi, meşruiyet alanı çatlar. Kişi buradan haccın sevabını da umar. Böylece, siz, "hayır ben öyle demek istemedim ki" deseniz de bir anlamı olmaz. Zaten olmadığı için biz yazıyoruz.