Her an her şey olabilir!
Böyle diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan.. Ne için? Yeni sistemin yapılanması için..
Soruyorlar, "Yardımcılar, bürokrasideki revizyon, Bakan yardımcıları ve sistemin oturması.."
Diyor ki Erdoğan;
-Fazla uzun sürmez. 10-15 gün içinde bu yapılanmayı tamamlarız. Bir de bu işin bu sistemde nihai noktası yoktur. Her an her şey olabilir. Bunu bilmeniz lazım. Atanmış olanlar da görevden alınabilir. Başarılı olmaya mahkûmuz. Başarısızlık bizim kitabımızda yoktur. Bu işin olmazsa olmazı bu.
Atananlar da her an alınabilir.. Doğaldır.. Ama iktidarda 16 yılı geçmiş, bunca acı tecrübeye tanık olmuş, çıraklık ve kalfalıktan sonra şimdi de ustalık iddiasındaki bir iktidar için, yaz-boz tahtası olabilir mi bu işler..
Evet hatası olan, evet yanlışı olan, evet yetersiz görülen gider ama bunca tecrübenin ardından biz hâlâ tercih hataları ile karşı karşıya kalabileceksek, söyler misiniz, bu nasıl ustalık?
Ustalık değil de, annemin ara ara ettiği söz gibi, "Ustalık etmek" olur..
**
Bugün "Başarısızlık kitabımızda yoktur" diyen, 16 yıllık icraatının sonunda da "Kandırıldık, yanlış yaptık.. Önce Allah sonra Milletim bizi affetsin" diyebilen bir siyasetçinin yönettiği ülke burası..
Kitapta başarısızlık yoksa, 15 Temmuz sürecine "Marslılar mı" getirdi Türkiye'yi?
Elbette hayır.. "Kitabımızda başarısızlık yoktur" diyen ve 16 yılın sonunda milletinden özür dilemek zorunda kalan siyaset anlayışı getirdi..
İnşallah bundan sonra başarısız olmazlar.. Ödemek üzere olduğumuz ağır faturaya fatura eklenmesini, hangi salim akıl ister ki..
**
Ama "Yaptıkları, yapacaklarının teminatı" ise, ki bu sözü sıkça kullandılar, bugün ettikleri sözlere gönül rahatlığıyla inanmam mümkün mü?
Ve zaten, 16 yıllık hatayı telafi etmeye söz vererek çıktığı bu yeni maceraya "Hazineyi damada" bağlayacak kadar ciddi hatalarla başlayan bir siyasetçiden söz ediyoruz..
Piyasa gerçekleriyle kavga eden bir siyasetçiden söz ediyoruz..
Hâlâ, hayati konulardaki yasa değişikliklerinde torbaya "çılgın projelerini" de dolduran bir siyasetçiden söz ediyoruz..
Yani aslında bakmayın "Önce Allah sonra milletim affetsin" dediğine.. Batı cephesinde değişen bir şey yok..
Hatalarından vazgeçmeyen bir siyasetçiden söz ediyoruz..
***
İYİ Parti'de neler oluyor?
Biliyorsunuz, partideki konumumun gazeteciliğime fren olduğunu daha önce de ifade etmiştim..
"Size söylemediklerim var elbette ama size hiç yalan söylemedim" diyerek tariflemiştim durumu..
Doğal olarak mesajların, soruların ardı arkası gelmiyor..
"Meral Hanım dönecek mi? Partide neler oluyor?"
**
Öncelikle parti ile ilgili soruya yanıt vermeye çalışayım..
İYİ Parti, Başkanlık Divanı'ndan GİK üyelerine, Kuruculardan Milletvekillerine, İl Başkanlarından İlçe Başkanlarına, net bir tavır sergiliyor;
-Kurultayda tek ve ortak adayımız Meral Akşener..
Bu karar kesin ve net.. Ve zaten bu kararın alınacağı, 22 Temmuz'da, Afyon Sandıklı'da, o salonda yaşananlardan belliydi.. Bunca yıllık gazeteciyim, bir lider için yerinden ok gibi fırlayan bir topluluk görmedim..
Genel Başkan'ın kararını açıkladığı an o salonda olsaydınız, ne demek istediğimi daha iyi anlardınız..
Kadını erkeği, genci yaşlısıyla 300 kişilik salon, çıkış kapısı önünde barikat oldu.. Arabanın önünde duvar oldu..
O yüzden diyorum, Başkanlık Divanı'nın bir kez daha teyit ettiği karar, o anda verilmişti zaten..
**
Meselenin Genel Başkan Meral Akşener boyutundaysa, birçoğumuzun sağlıklı düşünebilme imkanı yok.. Sağlıklı düşünebilmek için daha ziyade mantıkla hareket edebilmek gerekiyor.. Ama şu bir gerçek, duygusal yoğunluğumuz had safhada..
Ancak bu durumun daha sağlıklı bir hale dönmeye başladığını söyleyebilirim..
**
Bir partinin kurucusu, lideri..
Tavrıyla kiminin annesi, kiminin ablası, kiminin kardeşi..
Dokunmayı bilen bir siyasetçinin etrafında bir "Duygusallar Ordusu"nun oluşması normal..
Ancak asıl mesele, Meral Akşener'in duygusal olarak ne yaşadığı..
Milyonlarca kişinin "Anne-Abla" olarak gördüğü bir insanın, "Anne-Abla" psikolojisinin ne durumda olduğu önemli..
Şimdi "Siyaset duygularla yürümez" diyenleri duyar gibiyim..
Neden?
Siyaseti yapan insan değil mi? Ve siyaset, insan için değil mi?
Söz konusu insan ise "Duygu" eksik olur mu?
Duygunun olmadığı bir bünyeden, insan çıkar mı?
Belki de "Farklı" iddiayla ortaya çıkan İYİ Parti'nin en önemli farkı bu..
Betona dönüşmüş siyasete duygu katıyor.. Benim şahitliğim bu..
Bu yüzden, biz erkeklerden çok, kadınlarımızın kavrayabileceği bir tablo var karşımızda..
Biz annemizi-ablamızı düşünebiliyoruz da, "Annemiz-ablamız" gibi düşünemiyoruz..
**
Yakınında biri olarak, ben Genel Başkan'ın "Sadece siyasi saiklerle" karar almadığını görüyorum..
Duygusal yanının kuvvetli olduğunu da bilen biri olarak, kararının duygusal yükünün de farkındayım..
Elbette tamamı bu değil ama bu duygularda bir "Anne" de var, bir "Abla" da var..
O yüzden iş, kadınlarımıza düşüyor.. Şifreleri onlar çözecek, yolumuzu onlar aydınlatacak..
Tıpkı 10 aydır olduğu gibi..
**
Genel Başkan dün sosyal medyadan bir kez daha ilan etti;
-Kurultay'da aday olmayacağım.. Kararım kesindir..
Meral Hanım böyle diyorsa, böyledir..
Ancak, siyasette seyir defterini, insanlar kadar kimi zaman şartların ve "taşındığından emin olunan" sorumluluğun da yazdığı bir gerçek..
Bu, kararın değişeceği anlamına gelmiyor.. "Kesin" diyorsa o kararı değişmez, biliyorum..
Ama bildiğim bir başka gerçek de şu;
-Bu şarkı burda bitmez..
Çünkü notasının da, güftesinin de adresi belli..