Hayvan sevmeyenler
Yürüyecek gücü bulduğum zamanlar sokak hayvanlarını beslerim. Öncelik kedi ve köpeklerindir. Sonra kuşları doyururum. Kanatlıların yıllardır alışık olduğu bir yokuş vardır. Oraya bulgur bırakırım. Kumrular, güvercinler, serçeler son zamanlarda sığırcıklar eklendi. Ara sıra saka va floryaları görürüm. Kargaları hiç saymıyorum. O sürüyle. Bir de martım var. Benden hiç kaçmaz. Bütün bu hayvan sirkülasyonunun nedeni bölgede uzun yıllar hizmet vermiş mika fabrikasıdır. Şimdilerde yıkılıp yerine dev bir site inşa edildi. Genetik içgüdüler kimi canlıları hâlâ buraya getiriyor. Ortadan kaybolanlar ise kırlangıçlar oldu. Çünkü artık yuvaları yok. Bir süre apartman girişlerine yer yaptılar. Sonra vaz geçip başka bölgelere yöneldiler.
"Hayvan turu"na çıktığımda uygun yerlerim vardır. Beni oralarda beklerler. Canımı sıkan bazı kimseler yok değil. Ara sıra "insan postlu" yaratıklar çıkar ve laf sokuştururlar. Soru bile soranlar olur; "Bunları niye besliyorsun?". O anda yüzleri gerilip, küfür eder gibi bakarlar. Hatta hayvanlara tekme atanlar olur. Üzücü yanı bunların genelde kadınlardan oluşması. İlginç bir anımı aktarayım. Sokağımızı caddeye bağlayan köşede en önemli devlet bankası var. Buradaki müdür ve yine birkaç bayan personel tacizde bulunanlardan. Çalışanlardan biri "burayı kirletmeyin" derken bir yandan elindeki sigaranın külünü yere silkeliyordu. Ramazan ayında bulunduğumuzu hatırlatayım. Temizlikten bahsedene bakın? Banka yan cephesindeki yaya kaldırımını yaptırdı. O bölüm plato gibi havada kaldı. Ne iniliyor ne çıkılıyor. Sayın görevliler sebep oldukları engellemeyi giderme yoluna dahi gitmediler. Onlarla ilgisi olmayan yerde "görevini sürdüren" bana kötü kötü bakmaya devam ediyorlar. Ellerinden gelse, Eyüp Camii'ndeki güvercin ve leyleklerin beslenmesine mani olacaklar.
Yazış sebebim
Bu girişi yapma nedenimi de dillendireyim. Dün sabah TV-8'de "Aramızda Kalmasın"a takıldım. Cem Yılmaz'ın kedi besleyen komşularıyla mahkemelik oluşunu ele aldılar. Bu konudaki gazete kupürünü gösterip konuşmaya başladılar. Programın iki bayanı Yılmaz'a öyle bir sahip çıktılar ki şaşırdım. Güldüğü zaman çizgi film kahramanı Tom'a benzeyen -at yarışlarıyla ilgilendiğini duydum- hanımefendi müthiş laflar etti. Bıraktım Ömür Gedik'i, Panter Emel'in sahasına girdi. Hemcinsi de bir sürü hayvan severlik lafını, olası tepkilere paratoner gibi kullanıp annesinin evindeki kedi sahiplerine yüklendi. Doğrusu canım sıkıldı. Sevimsiz konu işlenirken kanalın ünlü "yan ekran" uygulamasını devreye sokmalarını beklerdim. Çıkacak sonucu tahmin zor değil. Bana gelen telefonla protesto mesajları bunun işaretiydi. Aramızda Kalmasın'ın iki bayanına ağır hakaretler dinledim. Bana da "bunları yazmalısın"lar uyarıları yapıldı.
Akıllı olun
Türkiye'de iki dalda "siyasi oluşum" seçim barajını geçer. İlki "Emekliler Partisi". Sayıyı düşünün. Bunlara eşlerini de ekleyin. Ortaya Ak Parti'ninkine yakın oy çıkar. İkincisi "Hayvanseverler Partisi". Bu grup emekliler kadar olmasa bile iki kere grup kuracak milletvekili elde eder. Futbol ağırlıklılar da var ama listeye almıyorum. Bu konuda en akıllı davranan Acun Ilıcalı. İyi Fenerbahçeli olduğunu bilmeyen yok. Ancak ekran önünde kendini iyi frenliyor. Bu örnekleri Aramızda Kalmasın'ın çalçene bayanları için verdim. Onlar da patronları gibi akıllı davranmak mecburiyetinde. Aksi halde geleceklerini tahmin zor değil. Tam bu yerde Sinan Çetin'i işaret etmeliyim. Cihangir'de hayvanlara yaptığı söylenen jenosid yıllar sonra ona oğlu Rüzgar'ın yaptığı kaza da tepki olarak geri döndü. Bu gerçektir.
Jesst Molho'ya gelince sempatim arttı. Beslediği, birlikte büyüdüğü hayvanlardan söz ederken içtenliği ortadaydı.
***
SIRADAN BİR YARIŞMA:
Fox TV, başka kanallarda izlediğimiz müzik yarışmalarından birini devreye soktu. Sunucu Çağla Şikel. Jüri üyeleri Kibariye ile Serdar Ortaç. 8 yarışmacı 30'ar saniyelik okuyuşlarla sahne alıyor. Tutulma şansı yok. Dilerim yanılırım. Ulaş Önal orkestrası ise vasat.