Hani siz millî ve yerliydiniz?
Kanal D'de Abbas Güçlü'nün programında 2003 yılında, Rahmi Koç, Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin sorularını cevaplandırmış, bir öğrenci, bugüne kadar neden bir Türk otomobili üretilmediğini sormuştu. Artık bir Türk otomobili üretilmesine imkan bulunmadığını ve mevcut dünya düzeninin buna izin vermeyeceğini söyleyen Koç, program biterken, son söz olarak, "Bu vizyon meselesine dikkat edin... Vizyonda ileri giderseniz, sonra illüzyon olur" demişti.
***
Şimdi ise Tayyip Erdoğan, "Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasını CHP gazocağı fabrikasına dönüştürdü" diyor ve yerli bir otomobil üreteceklerini söylüyor ama motorunun yerli olmayacağından hiç bahsetmiyor.
Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanlığı döneminde, Türk mühendisler tarafından üretilen "Devrim" otomobili, benzin konulmadığından biraz hareket ettikten sonra durduğu için, alay konusu haline getirildiği andan itibaren, bir Türk otomobili üretmeye kimse cesaret edememiştir... Özdemir Sabancı niçin öldürüldü acaba? Japonlarla ortak Türk otomobili üretmek, hatta yerli silah sanayini geliştirmek istediği için değil mi?
***
Evet, Atatürk döneminde bu ülkede uçak fabrikaları vardı, ne otomobili?
Atatürk'ün "Bütün tayyarelerimizin ve motorlarının memleketimizde yapılması ve hava harp sanayiinin de bu esasa göre inkişaf ettirilmesi icap eder," politikası doğrultusunda 1925 yılında Tayyare Otomobil ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ) kuruldu.
6 Ekim 1928'de Kayseri Uçak ve Eskişehir Bakım Tesisleri kuruldu. Fabrika, II. Dünya Savaşı'na kadar 112 adet uçak imal etti. 1939'da fabrikanın uçak üretim, bakım ve revizyon hakkı Türk Hava Kuvvetleri'ne verildi. II. Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan Amerikan yardımı sebebiyle uçak üretimi durduruldu, yeni projeler devreye konulmadı.
Eskişehir'deki uçak fabrikası, 1926'da açıldı. Bu dönemde, fabrikada teknisyen olarak çalışan, Kurtuluş Savaşı pilotlarından Vecihi Hürkuş tarafından Vecihi-14 adıyla bir uçak geliştirildi.
Nuri Demirağ ise Cumhuriyet'in ilânından sonra, demir yolu yapımındaki yabancı tekelini kırdı ve kardeşiyle birlikte en fazla demir yolu döşeyen iş adamı oldu. Bu sebeple soyadı Atatürk tarafından "Demirağ" olarak verildi.
1930'lu yıllarda geleceğin üretiminin uçak olduğuna karar verdi. Birkaç küçük denemeden sonra, 1930'lu yılların ortasında kendi imkânlarıyla bir "prototip uçak" üreten ancak devletten beklediği ilgiyi görmemiş olan Selahattin Alan'a ortaklık teklif ederek Beşiktaş'ta bir uçak fabrikası kurdu. 1936 yılında, Alan'ın daha önce yaptığı modeli geliştirerek 12 adet THK siparişini hazır hale getirdiler. Fakat uçakları test edecek heyet, Nuri Demirağ'ın uçaklarını reddetti.
Mahkeme aleyhinde karar verdi ama THK'nun almadığı uçaklar senelerce uçtu ve bir tek kişinin bile burnu kanamadı!
Demirağ'a İspanya, Irak ve İran'dan gelen teklifler hükümet tarafından engellendi. Gök Okulu kapatıldı. Yeşilköy'deki tesisler havaalanı yapılmak üzere istimlâk edildi. Elde kalan uçaklar ise devredilemeyip hurdacıya satıldı.
***
Şimdi de Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, şehir hastanelerinin şehir dışında ve hasta garantisi verilerek kurulması ile ilgili haberler üzerine "İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, iftira atma, düzmece haber üretme özgürlüğünü içermez. Bu konuda yargıya müracaat ettik. Yargı gerekeni yapacaktır." diyor.
İşte bu basın özgürlüğü anlayışı sayesinde yandaşlaştırılmış medyada şeker fabrikalarının satılması aleyhine tek bir satır göremezsiniz.
Bırakın otomobil/uçak üretimini; pancardan şeker üretmek bile Türklerin elinden alınıyor değil mi? Peki şimdi iktidarda CHP veya Demokrat Parti mi var? Truman Doktrini mi var? Amerika, şeker fabrikalarını da mı istedi? Hani siz millî ve yerliydiniz?