Hangi sansür makul?
“Alo Fatih” artık literatüre girdi. “Yandaş gazeteciliği” başlığı altında bir başbakanın doğrudan müdahalesinin müşahhas örneği olarak derslerde işlenecektir.
Öyle bir müdahale ki, insan şaşırıyor: Koskoca başbakanın işi gücü yok elinde bir kumanda, kanal kanal dolaşıyor, hangi siyasînin haberi nasıl veriliyor, kendisinin haberlerinin önüne geçiyor mu, geçmiyor mu, atlamadan bakıyor. Bir haber alt yazısında bir başka partinin genel başkanının adı geçtiği için yurt dışından telefon açıp “Alo Fatih!” diye sesleniyor ve haberi değiştittiriyor.
Biz bu kadar sanıyorduk, meğer dahası varmış: Yine “Alo Fatih!” diyor. “Fatih” dediği kişinin etkili olduğu gazetede birinci sayfasındaki “frikik” ten bahsedebiliyor.
Bir tarihte Arnavutluk’ta, eski cumhurbaşkanı Sali Berişa ile görüşüyordum. O sıra cumhurbaşkanlığından inmişti... (Sonra başbakan oldu.) Partisinin yakınında bir milletvekili öldürülmüştü. Tiran’a geçmiştim. Başında olduğu Arnavutluk Demokratik Partisi binasında, odasındayız. Masasının üstü çıfıt çarşısı gibi. Yanda da bir monitör. Konuşuyoruz ama onun bir gözü televizyonda. Elinde kumanda iki de bir kanal değiştiriyor.
Türkiye’de bir partinin genel başkanında da aynı hareketi görmüştüm.
Bu hareketleri parti liderlerinin her şeyden anında haberdar olmak istemelerine mi bağlamalıyız? Sadece “haber” için değil, yetkiyi elinde tutanın müdahalesi de söz konusu. Sanmıyorum ki hiçbir parti lideri yetkiyi eline alınca, “Alo Fatih” türü bir müdahaleyle kendi değerini aşağıya çeksin! Gerçi dolaydan öyle müdahaleler oluyor ki aklınız durur. Başıma geldiği için biliyorum. Şimdilik bu kadar yazayım.
Bahsedeceğim asıl konu gazetecilik ve müdahale ama başka çağda ve Türkiye Cumhuriyeti’nden bir önceki devletimizde...
Doç. Dr. Ali Budak’ın gözden kaçmaması gereken bir kitabı bu yılın başında yayınlandı: “Osmanlı Modernleşmesi Gazetecilik ve Edebiyat” (464 s.).
Ali Budak 20 yıllık gazetecilikten sonra üniversiteye geçti ve gazeteciliğin de tecrübesiyle Yeni Türk Edebiyatı sahasında gerçekten önemli eserler verdi/veriyor.
Ali şairdir aynı zamanda... Eserleri Osmanlı’nın Batılılaşma dönemine dair: “Münif Paşa-Batılılaşma Sürecinde Çok Yönlü Bir Osmanlı Aydını” (704 s.), Batılılaşma ve Türk Edebiyatı daha önce yayınladığı kitaplarıdır. Her biri yakın tarihin fikir hareketlerini, tartışmalarını, edebî ürünlerini, modernleşme çabalarını, sansürün sınırlarını “ Nerede hata yaptık?” sorusunun cevabını verecek bir derinlikte ortaya koyuyor.
Ali Budak önemli bir şey daha yapıyor: Batı dillerinden ilk tercümeleri de inceleyip yayınlıyor.
Bütün bunlardan sonra bahsedeceğim.
Osmanlı zamanında “Alo Fatih” nasıldı?
“Osmanlı Modernleşmesi Gazetecilik ve Edebiyat”ta, “Osmanlı Gazeteciliği” bölümünde üç ara başlıkta uzun uzun gazetecilik işleniyor. Şimdiki döneme bakarak Abdülhamid döneminin sansürünü bile arar olduğumuzu söyleyebilirim. Yeni kanun çıkınca, elimiz kolumuz tamamen bağlanacak ve bütün “muhalif” görülen kalemler “makul şüpheli” durumuna düşeceklerdir.
Ali Budak’ın, zamanımızla kıyaslayabileceğiniz, yakın dönemi aydınlatıcı bu kitapları ve diğerleri, Bilge Kültür Sanat Yayınları arasından çıktı (0212 520 72 53).