Halk, ne FETÖ ne AKP derse!
R. T. Erdoğan: "Şayet bir gün milletimiz 'Tamam' derse ancak o zaman biz kenara çekiliriz." deyince heyecan dalgası her yeri sardı. "Ortalık yıkılıyor..." derler ya, aynen öyle.
R. T. Erdoğan "Bu bir yarıştır, kaybeden elbette yerini kazanana bırakacaktır." demek için mi, yoksa kaderine razı olacağını göstermek için mi "Milletimiz 'Tamam' derse..." sözünü kullandı?
Yazılıp söyleniyor: R. T. Erdoğan, ne yapar eder kazanır, kazanmak zorundadır. Seçimi kaybetmesi -fazlasını yazmayayım- pek çok tartışmayı, ithamı, suçlamayı beraberinde getirecektir. Bu tartışmaları, ithamları, suçlamaları göğüsleyebilecek mi?
Akıllarına geldi mi, bilmiyorum; ama zihin derinliklerinde bir yerde asılı duruyordur: Ya halk zamanında "Fethullahçılar"la iç içe olanlardan da kurtulmak isterse? "Ne Fethullahçılar ne Ak Partililer... Tertemiz bir sayfa açmak istiyoruz." derse...
Seçimlere bir de bu perspektiften bakmalıyız.
Önüne gelene "FETÖ" yaftasını yapıştırıyorlar ama "Fethullahçılar"a bütün kapıları açanlar, onları alabildiğine şımartanlar kimler?
Çıkar çatışması mıdır, nedir bir türlü anlayamadık. Neden birbirlerine girdiler? Neden birbirinin önünü ölümüne kestiler? Görünen sebepler kimseyi tatmin etmiyor.
Tevatür çok... Ama gerçek tek: "Fethullahçılık" Ak Parti hükûmetleri zamanında zirveye çıkmıştır. Çok insan hükûmet edenlerin aşırı övgülerine kandı ve "ağ"a düştü. Ve çok insan masum, çok azı "örgüt" içinde...
Darbe teşebbüsünden sonra masumlarla örgütçüler karıştırıldı, herkes suçlandı. Ülke sathında araştırılsın... Hapse atılanların, işinden edilenlerin, "Bu da onlardan!" denilenlerin milyonlarca insanla akraba oldukları görülecektir. Pek çoğu da geçmişte Ak Parti'ye oy verenlerdir.
Düşünebiliyor musunuz, Ak Partililer, cumhurbaşkanlığı adaylığı için yola çıkanlara imza verenlerin şecerelerini incelemek için listeyi YSK'dan isteyeceklerini bile söylediler.
Adama demezler mi: "Şeceresini inceleyecekleriniz, ortalıkta geziyorlar, işlerine güçlerine bakıyorlar, kanunî bütün haklara sahipler. Neyi, niçin inceleyeceksiniz! Ve neyi nasıl engelleyeceksiniz! Önce siz dönün bir aynaya bakın!"
Gerçekçi olalım... Bu seçimde halk "iki yük"ü birden atmak isteyebilir.
"Fethullahçılık"la mücadelede sapla saman, at iziyle it izi fazlasıyla birbirine karıştırılmıştır.
İstiyoruz ki, insanlar acı çekmesinler. İstiyoruz ki, insanlar aç bırakılmasınlar. İstiyoruz ki, iktidarın sonuna kadar açtığı kapıdan "Bir hayır var demek ki..." diyerek girip darbe teşebbüsüyle birlikte masumiyetlerinin istismar edildiğini fark edenler süründürülmesin; cemiyete, devlete ve asıl kendisine küstürülmesin.
Birçok gazeteci hapiste... Örgüt içinde yer almamışlar, ByLock, silâh kullanmamışlar, sadece onların gazetesinde darbe gününe kadar yazı yazmışlar, "muhalif" bilinmişler. Hepsi bu. Darbe gününden birkaç ay önce ayrılanlarla, darbe günü ayılanlar arasında ne fark var? Lütfen söyleyin!
Hepsi adına sadece üç isim yazacağım: Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mehmet Altan... Hakikaten suçlular mı?
Ak Parti cenahı, takkelerini önlerine alıp düşünsün. Halk, "Ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü..." diyebilir!
(Özür: Dünkü yazıda 6-8 Ekim 1914 tarihi, bildiğiniz gibi, 6-8 Ekim 2014 olacak.)