Hâkim Mustafa Sabri Livanelioğlu dedi ki
Ankara'nın Bahçelievler eski 36. Sokakta doğdum, büyüdüm.
35. Sokak ile 36'nın kesiştiği köşede yıllarca vefat edinceye kadar oturdu hâkim amcamız merhum Mustafa Sabri Livanelioğlu.
Çocukluk, gençlik ve okul arkadaşlarımız Zülfü, Ferhat, Seyhan ve Ömer Asım Livaneli kardeşlerin babalarıydı.
1918 Elazığ doğumlu Livanelioğlu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra, 17.7.1940 tarihinde Elazığ Stajyer Hâkim Adaylığı ile başladığı mesleğinde çeşitli görevlerde bulundu. 24.12.1958'de Adalet Başmüfettişliğine 26.5.1962'de, önce Yargıtay Cumhuriyet Savcılığına atandı 3 ay sonra da Cumhuriyet 2. Başsavcılığına seçildi. 1971'de Yargıtay Üyesi, 29.9.1975 tarihinde 2. Ceza Dairesi Başkanlığına, 20.9.1977'de ise Yargıtay 1. Başkanvekilliğine seçildi. Cumhuriyet 2. Başsavcısı ve 2. Ceza Dairesi Başkanı iken, ayrı statülerle kurulan Yüksek Savcılar Kurullarında da Üye ve Başkan olarak uzun süre görev yaptı. Tam 43 yıl Adalete hizmet ettikten sonra 1 Temmuz1983 günü Yargıtay Başkanlığına 1. Başkanvekili olarak vekâlet ederken yasal yaş sının nedeniyle emekli oldu.28 Mart 2013 tarihinde ise Hakk'ın rahmetine kavuştu. Ruhu şad olsun.
***
Değerli okurlarım 1960'lı yıllarda daha çocukken milliyetçi, muhafazakâr, vakur, karizmatik, ciddi ve babacan Mustafa Sabri amcam ile 1969'da gazeteciliğe başladıktan sonra yargı haberleri yaparken de görüşürdüm.
Enis Berberoğlu gibi ben de Yargıtay kararını bekliyordum ki bu kararı verecek hâkimler hakkında yazmayı düşünüyordum. Aklıma merhum Mustafa Sabri amcam geldi.
Google hazinesinden bulduğum 12 Eylül darbesi öncesi 1980-1981 Adalet Yılı açış konuşmasının tam metninden yapacağım alıntılarla Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'e ve ilgili mahkemelerin hâkimlerine Mustafa Sabri Livanelioğlu'nun vurgularını özetlemek istiyorum:
"SAYIN KONUKLAR, DEĞERLİ MESLEKTAŞLARIM"
"1980-1981 Adalet Yılını taze bir güç ve yeni umutlarla açıyorum.
Milletçe büyük acılara, üzüntülere neden olan eylem ve cinayetlerin her gün biraz daha tırmanarak bilinen boyutlara ulaştığı ve giderek Ulusal Birliğimizi, Vatanın Bölünmezliğini ve Cumhuriyetimizi tehdit etmeye başladığı acı da olsa bir gerçektir. Ne yandan gelirse gelsin, hangi boyutta olursa olsun her türlü terör ve anarşiyi tümüyle yok etmeye daima muktedirdir.
Bu bakımdan karamsar değiliz. Yeter ki, ülkenin yönetiminde görev alan tüm sorumlular ve bütün kuruluşlar Atatürk milliyetçiliği, Atatürk ilkeleri doğrultusunda birleşebilsinler.
Yargı gücü, çok nedenli ve olumsuz etkenlere karşın hukuka bağlılığı, kendisine özgü ağırlığı ve yansızlığı ile ulusunun ve devletinin daima yanında ve hizmetindedir.
Yargı organlarını oluşturan hâkim ve Cumhuriyet Savcıları yaşamlarına yönelik saldırı ve cinayetlere rağmen Adaletin Mülkün Temeli olduğuna inanarak görevlerini sürdürmektedirler.
Devletin gücünü, hukukun üstünlüğünü ve Anayasal Düzeni korumada gösterdikleri duyarlılık ve titizlikten dolayı onları huzurlarınızda kutlamayı zevkli bir görev sayarım.
YARGININ ÖNEMİ
Bilindiği gibi Adalet, toplum yaşamını düzenleyen ve mutluluğun temelini oluşturan asil bir duygudur. En ilkelinden en uygarına kadar bütün toplumlar tarih boyunca hak ve adalete gereken önemi ve değeri vermiş, onu kutsal bilerek güven ve mutluluğunu onda aramıştır.
Şurası bir gerçektir ki; toplum olsun, birey olsun yaşamlarını ve işlerini güvence içinde sürdürmek isterler. Bu onların en doğal haklarıdır.
Kimden gelirse gelsin, hangi türden olursa olsun tüm haksızlıklara karşı en büyük güvence isse kuşkusuz bağımsız mahkemelerdir.
O halde mahkemelerin kesinlikle yansız, güvenilir, her türlü kuşku ve etkilerden uzak ve saygın olması, toplumun güven ve huzuru için şarttır.
Ancak bu inanç ve güvenle yaşamlarını sürdürecek ve haksızlıklar karısında "Türkiye'de hâkim var" diyebilmenin güvencesi içinde huzurlu olacaklardır.
Bu bakımdan Adalet dağıtımı devletin en önde gelen ve vazgeçilemeyen görevleri arasındadır. Ulusumuzca içtenlikle benimsenen ve yüzyıllar boyu değerini yitirmeden uygulanagelen "Adalet Mülkün Temelidir" ilkesinin anlamı da budur.
Zira toplum ve bireyler son merci olan mahkemeye ve onu yöneten hâkime inanmak ve güvenmek ihtiyacındadırlar.
Böyle olunca hâkimin de özel ve resmî, yaşantısını hizmetin özelliğine, saygınlığına ve ciddiyetine yaraşır biçimde düzenlemesi gereklidir. Hâkim ciddi, vakur, dürüst, zeki, kavrayışlı ve bilgili olmalı, konuşması, giyinmesi ve davranışlarıyla toplumun güven ve saygısını kazanmalıdır.
Hangi koşullar altında olursa olsun daima yansız kalmalı, kendisine gösterilen güven ve saygınlığı hiçbir nedenle yitirmemelidir.
Bugün Adalet dağıtımında görev alan Hâkim, Cumhuriyet Savcısı ve Adalet mensuplarının bu gerçeklerin bilinci içinde ve her türlü olumsuz etkilere karşı büyük bir özveri ile görevlerini sürdürdüklerine inanıyor ve bunu huzurlarınızda açıkça belirtmekten kıvanç duyuyorum.
Görülen hizmet devletin başta gelen görevlerinden biri Türk Ulusu adına adalet dağıtımıdır. Mahkemelerin kendilerine özgü bir saygınlığı eski deyimiyle mehabeti olmalıdır."
***
Enis Berberoğlu
Gazeteciliğe başladığı günden bu yana yakından tanıdığım Enis Berberoğlu bugün içinde bulunduğu duruma kendi sağlığını, eşi gazeteci Oya ve kızı Dilara'nın ruh sağlıklarını da tehlikeye atacak bir eylem içerisinde.
Enis'ten, öncelikle sağlığına kast eden ilaç içmeme ve ailesi ile görüşmeme eylemlerini acilen durdurmasını abisi, meslektaşı olarak önemle rica ediyorum.
Yargıtay Başkan ve üyelerine gelince vurgulamak isterim ki hiçbir siyasi baskı ve mülahaza etkisinde kalmadan vicdanları ile karar vereceklerine ve "Türkiye'de hâkim var" sloganını Türk Yargısı için ilk kez kullanan merhum Livanelioğlu'nu da haklı çıkartacaklarına inanıyorum.
Ve yine en güçlü şekilde vurgulamak isterim ki hakkındaki tüm iddiaları ve tüm savunmalarını okuduğum Enis Berberoğlu suçsuzdur.
Adalet mutlaka tecelli edecektir.