Hafızlık şart mı?
Kur'ân-ı Kerîm ayetlerini ve hadis-i şerifleri incelediğiniz zaman görürsünüz ki, kitabımız hakkında ezberlemeye dair değil, okumaya ve anlamaya dair söz edilmiştir.
TRT1'de ramazanda Kur'ân'ı güzel okuma yarışması düzenlendi. Tartışılan bir yarışma... Seyredenler, Acun Ilıcalı'nın şarkı yarışmaları formatının örnek alındığını fark etmişlerdir.
Kur'ân'ı ezberlemeye yönelten bir sebep ezberleme kolaylığıdır. "Andolsun biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?" (Kamer /54/17) ayeti bu kolaylığa işaret eder.
Hz. Peygamber'in "Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğreteninizdir." (Buhari, El-Câmiu's-Sahîh; Tirmizî, Sünenü't-Tirmizî) hadis-i şerifindeki teşvik bir diğer sebeptir.
"Hâfız", Arapça "hafıza" (ha-fe-zı, korudu) kökünden gelir. Hıfzeden, koruyan demektir.
İslâmın ana hüküm kaynağı Kur'ân'dır. Namazlarda Kur'ân'dan ayetler okunması farz kılınmıştır.
İlk başta Kur'ân'ı koruma ancak ezberlemekle mümkündü. Sonradan yazıya geçirilmiştir.
Şu değerlendirme fikrimizi açacaktır:
"Kur'ân hıfzı, başlangıçta sosyal bir olgu olarak Kur'ân-ı Kerîm'in muhafazasında doğal bir süreç olarak kendini ortaya koymaktadır. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in nazil olduğu toplumun genel özelliği ümmîlikti ve o dönemde yazı malzemesi de oldukça kısıtlıydı. Ayrıca sözlü kültürün hâkim olduğu bir toplumda hıfzın önceliği normal bir uygulama kabul edilebilmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm'in birinci planda ezber ile korunması gerektiği düşüncesi ayetler bağlamında da ele alınmaktadır. Bunun bir delili olarak ilk inen ayetler gösterilmektedir: 'Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, İnsanı alaktan yarattı. Oku! İnsan bilmediğini öğreten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir.' (Alak, 95/1-5) Burada, oku emrinin daha önce gelmesi, Kur'ân'ı korumada sözlü kültürün (ezberin) daha evvel ve daha evlâ olduğu şeklinde yorumlanabilmektedir. Ayrıca göz ardı edilemeyecek diğer bir husus da oku emrinin iki kez geçmesidir. Okumanın (ve ezberlemenin) önemine binaen olmasına ilâveten birinci oku emrinin Hz. Peygamber (s.a.v)'e, ikincinin de O'nun insanlara öğretmesine delalet ettiği de düşünülebilmektedir. Yani birinci emirde 'Sen Cebrail'den oku ve öğren.', ikinci emirde 'Öğrendiğin gibi oku ve öğret.' kastedilmiş olabilir..." (Hatice Şahin, "Başlangıcından Günümüze Kadar İslam Coğrafyasında Hafızlık Tedrisatı", Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, C. 11, S. 2, 2011, s. 202-203).
Neden anlamaya yönelik Arapça öğretilmiyor da, bilinmeyen bir dilden Kur'ân-ı Kerîm ezberleniyor? Üstelik güzel sesli olması esas alınıyor?
Maksat Kur'ân'ın unutulmaması içinse, çağımızda artık bu mümkün değil. Teknoloji, Kur'ân metninin muhafazası için her türlü kolaylığı sağlıyor.
Hafızlıktan vazgeçilmeli demiyorum ama öncelik hafızlığa değil, Arapça öğrenmeye verilmelidir. Arapça öğrenen, Kur'ân'ı anlayarak okuyacak ve etrafına da öğretecektir. Hak Teâlâ da Kur'ân'ı ezbere okuyun diye göndermedi, anlayın, anlatın diye gönderdi.
Yeni bir sistem kurulmalı, hıfzetmek isteyenlere öncelikle Arapça öğretilmelidir.
(Not: Diyanet, haram parayla hacca gitmeye dair yazımız üzerine bir açıklama gönderdi. Sonra ele alacağım.)