Ha hayvan ha insan
Burada bir acıyı paylaşmadan edemeyeceğim. Sokak hayvanlarına ne kadar itibar ediyoruz, ne kadar koruyup kolluyoruz? İki gün önce, mazgaldan apartmanın bodrum katına düşmüş kedi yavrusunun miyavlaması bizi üzdü. Yandaki dükkân sahibi de durumu fark etmiş fakat bir sorumlu bulamıyormuş. “Sokağı bilen sensin. İtfaiyeyi ara.” dedim. Sonra aramış. Akşam üzeri yolumu değiştirip dükkâncıya uğradım... İtfaiyeciler gelmiş, kedi kurtulmuş. Yavru kedi yanımıza şöyle bir uğradı, sonra şımarık hareketlerle kaçtı. Sevindim. Ama bir başka üzüntüm: Dün, evimizin birkaç apartman ötesinde yol ortasında bir kedi... Belli ki az önce araba çarpıp gitmiş; bir yerleri kanıyor, yürüme güçlüğü çekiyor. Tam yolun ortası... İnsanlar toplandı. Bakamadım artık... Yüreğim dağlandı, desem abartmış olmam.
Diyeceksiniz ki, Suriye’de bir fâcia yaşanıyor, son görüntüler fâilin de mefûlün de insanlıktan çıkmış hâlini gösteriyor, sen kedi köpekle uğraşıyorsun! İnsanı insanlıktan çıkartanlar canavarlaşanlardır. Niçin canavarlaştıklarını araştırmak gerekir. Ben araştırdım. Bunun uzun bir felsefî izahı var.
Hasan Sabbah, İsmailîler, Bâtınîler, Mustalîler, Nizarîler, Karamatîler... Uzayıp giden kolları üzerinde durursanız, zamanımıza bir ipucu yakalarsınız. Çünkü şu zamanda vahşetin işlendiği yerlerde vücut bulmuş akımlardır bunlar. Şu kadarını söyleyeyim: İsrail’in elindeki nükleer silâhlar insanlık için ne kadar tehlikeliyse, İran’ın da elde edebileceği bu tür silâhlar o kadar tehlikelidir. (Şimdikinden daha farklı bir yönetimin İran’da başa geçmeyeceğini kimse garanti edemez!)
Mezhep, meşrep taassubu kadar büyük tehlike düşünemiyorum. Araştırdım, bu neticeye vardım. Kitabım ortada... (“Alamut’un Büyüsü” kitabımızın yeni çıktığını belirtmiştim. İlgililer önemini bilirler; Mehmed Şerefeddin Yaltkaya’nın 1928’de çıkan “Hasan Sabbah ve Fatimîler” makalesinin çeviriyazı metnini de verdim.)
Hayvanlar da birer can... Onlar da üzülüyor, acı duyuyor, neşeleniyor. Seviyor, sevilmek istiyor. Kur’ân’da buyrulur: “Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir.” (En’âm, 6/38).
Sokaklardan hayvanları kurtarmalıyız; büyük tehlike içindeler. Ayrıca insanlar hayvanlar için nasıl tehlike ise, hayvanlar da insanlar için aynı derecede tehlikedir. İlişkiler denge üzerine kurulur. Bizim sokağımızda kedi besleyen bir aile var. Adam her akşam bir torba sakatat getirir ve sokak kedilerine verir. Bu ne derece doğru? Sokak hayvanları sokakta doyurulmalı mı, yoksa sokaktan kurtarılıp belli merkezlerde mi toplanmalı?
Yukarıdaki âyetin özü: Ha hayvan ha insan! Öyleyse...