Güncellenmiş İslâm!
"İslâmcı" hükûmet zamanında, insanlar kesin hatlarla ayrılıyor. "Bizim mahalle", "sizin mahalle" sınırlarına derin hendekler kazılıyor!
Ülkemizin değeri 11 genç hanımı uçak kazasında kaybettik. Özel uçaktı... Pilotları bile hanımdı. Paraları var; bir kutlama için bir başka ülkeye kendi uçaklarıyla gidiyorlar. Tabiî, şu netameli günlerde daha hassas olmaları beklenebilirdi. Her gün ama her gün şehit haberleri geliyor, minik minik yavrular yetim, gencecik hanımlar dul kalıyor. Kiminin karnı burnunda. Bunu hatırlatmam herhâlde kimseye dokunmaz. İnternette "Oh olsun!" der gibi öyle şeyler yazılmış ki, "İslâm" adına hicap duyuyorsunuz. İnsanı kazanmalı mıyız, yoksa ötekileştirmeli miyiz? İslâmda "tebliğ" nedir? Bunun cevabını biliyorlar mı? 11 genç hanımın ailelerinin ne vaziyette olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Acılarını paylaşmamız gerekirken, yazılanlar "vahşete çağrı"dır. Allah esirgesin! Demek ki İslâm yanlış öğretiliyor.
İslâm için "güncelleme" kavramını kullanan siyasî R. T. Erdoğan. Hemen ardından, "güncelleme"den ne anladığını, M. Âkif'in mısralarıyla açıkladı: "Doğrudan doğruya Kur'ân'dan alıp ilhamı, / Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâmı".
Anahtar ifade "asrın idrâki"... "Asır"dan kasıt "medenî dünya"nın o anki vaziyetidir. Âkif "İçtihat kapısı açık tutulmalıdır." demeye getiriyor. Şiirin bütününde de çok açık söylüyor. Yalnız "Medenî dünya" deyince iş çetrefilleşiyor; "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" mısrası da Âkif'in.
Güncelleme ince ayar gerektiriyor. Avrupa'nın bir yüzü "medeniyet", bir yüzü "haçlı".
R. T. Erdoğan, "güncelleme" meselesini, hemen her konuşmasında açma ihtiyacı hissediyor. "Cemaat-tarikat" yapılanmaları "güncelleme"yi ihtiyatla karşılar; çünkü, onların varlığı "statüko"ya bağlı. Şartlar değişir, "asrın idrâki" öne çıkarsa, Allah'la kul arasındaki "aracı kurumlar"ın hâli sonra nicolur!
Oy kaygısı nasıl giderilecek? "Tarikat-cemaat" müntesipleri bayağı yekûn tutuyor. Reis yakında, cemaatlerin-tarikatların gönüllerini alacak sözlerle karşımıza çıkarsa şaşırmayalım.
Musa Carullah Bigiyef'ten bahsediyorduk... "Hatun" (Kadın) adlı bir kitabı var. Bu kitabı Türkiye Türkçesinde yayınlayan ise bir önceki Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez. M. Görmez için, Musa Carullah mütehassısı desem yeridir. Allah'tan M. Carullah'ı keşfetmiş. Keşfinde muhakkak hocam Yusuf Uralgiray'ın rolü vardır. O, ta 1975'te Carullah'ın "Uzun Günlerde Oruç"unu yayınlamıştı. Kitabın başında uzun bir Carullah değerlendirmesi vardır. Hocam, Carullah'ın, tespit edebildiği kitaplarının listesini de verir.
Mehmet Görmez, Allah'ın sevdiği kul, desem yeridir! Musa Carullah toplantısı için Kazan'a gidiyor. Türkiye'de, 1999'da, Kazanlı bu ünlü âlim için bir sempozyum yapılmıştı. Bildirileri, "Musa Carullah Bigiyef" başlığı altında toplayıp yayınlayan ise Mehmet Görmez. Bu eser Rusçaya ve Kazan Türkçesine de tercüme edilmiş. Kazan'daki toplantıda Carullah'ın artık çok yaşlanmış olan kızı M. Görmez'i buluyor ve annesinin zamanında tuttuğu notları veriyor. Hocam Yusuf Uralgiray'ın, Carullah'ın hanımıyla ilgili bana anlattığı notu dün aktarmıştım. M. Görmez'in, kızının verdiği notları bir an önce yayınlayacağını umut ediyorum.
Musa Carullah'ın, "Hicap, aile hayatı ve kadın hakları" hakkındaki görüşlerini yarın ele alacağız.