‘Günah’a yeni fetva!
Din adına konuşan, fetva verme yetkisini kendisinde gören kişi ağzından çıkacak her kelimeye dikkat etmelidir. Hususiyetle bir partiyle özleşmiş/özleştirilmişse, her kelimesinin ‘sevab’ı ve ‘günah’ı mensup olduğu din hanesine yazılır.
Prof. Dr. Hayrettin Karaman, her şey ortada iken şöyle yazabiliyor:
“Çok şükür ki, başımı önüme eğdirecek sabıkalarım yok; bu yüzden birkaç konuyu temcid pilavı gibi ısıtıp ısıtıp insanların önüne koyuyorlar; onlar da asılsız veya aslından saptırılmış oluyor. Son günlerde yine bunlara sarılanlar var...” (“Bir daha yazayım”, Yeni Şafak, 22 Ocak 2014).
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cevaplandırması için üst üste iki yazı yazdım ve Hayrettin Karaman’ın Hükûmet’i kurtarmak için verdiğini akla getiren “rüşvet” ve “yolsuzluk”la ilgili fetvası hakkında ne düşünüldüğünü sordum. (Diyanet’ten cevap geldi ama... Sonra açıklayacağım.)
H. Karaman aynı yazısında diyor ki:
“Rüşvet, yolsuzluk, irtikab, insan kayırma, otoritenin yetkisini menfaati için kötüye kullanması... dine ve ahlaka aykırıdır.
‘İhale almış, para kazanmış bir kimseyi, iş olup bittikten sonra bir yetkili, bir hayır kurumuna yardıma davet ederse ve o da yardım ederse bu rüşvet olmaz’dedim, yine diyorum.
Bu kişi, ’Ben istediğiniz yardımı yaptım, bundan sonra da beni kayırın’derse, yetkili de kayırırsa bu da meşru olmaz. (...)”
Bağışın bir sınırı vardır. İhale karşılığı bağış düşünülemez bile... İhaleyi aldın, imarı aldın, arsayı aldın, bağış yap deniyor! Ayrıntısı uzun... Devlet çarkının nasıl işlediğini çok iyi bilen Koca Râgıb Paşa ezelî hastalığı vurguluyor:
Hep rüşvet ile eylediler devleti ber-bâd Bak şu ulemâya vükelâ vü vüzerâya
H. Karaman bu “ulemâ” içinde kendisini nereye koyar bilemem. Ama vekillerin, vezirlerin nerede durduğu herkesçe malûm!
Vahim noktaya geliyoruz şimdi... H. Karaman yine particiliğini öne çıkarıyor:
“İnsanların günah, suç ve kusurlarını dosyalayıp bekletmek, zamanı gelince bunları şantaj veya yıpratma aracı olarak kullanmak dine ve ahlaka aykırıdır.”
Bu sözlerin asıl sahibi R. T. Erdoğan’dır. “İnsanların günah, suç ve kusurları”nı hiç düşünmüyor, Amerika ve İsrail ile işbirliği yapanların kendilerine tuzak kurduklarını söylüyor. H. Karaman da aynısını düşünüyor. Gerçekten dosyalar bekletildi, yeni mi ortaya çıktı? Nereden biliyorsunuz dosyaların bekletildiğini? Savcıların beyinlerinde ses alıcınız mı var? Velev ki bekletildi... Ortada dinen “günah” sayılan bir fiil duruyorsa, bunun ortaya çıkarılış zamanı manidar görülebilir mi? Fıkıhçımız fetvasını veriyor: “Ak Parti’miz zarar göreceği için insanların günahını zinhar, ortaya çıkarmayacaksın!”
Koca Râgıb Paşa yine bugünü görmüş. Şu beyit kime uygun dersiniz:
Meyân-ı güft u gûda bed-menis îhâm eder kubhun Secâ’at ’arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler
(İkinci mısrayı çok iyi biliyorsunuz. Birinci mısranın manası: “Kötü huylu kimseler, dedikodu yaparken kendi çirkinlik ve kötülüklerini hatırlatırlar.”)
Diyanet’in açıklaması yarına kaldı.