"Güç gösterisi"nde vurulan "kraliçe!.."
IŞİD denilen terör ordusu büyük oranda dağılmışken ve PKK/PYD terörü Türk ordusunun Afrin operasyonuyla püskürtülmüşken sınırımızın yanıbaşındaki Suriye'de yine neler oldu acaba?..
ABD Başkanı Trump tam da Suriye'den çekileceğini açıklarken Fransa ve İngiltere gibi ülkeler neden bir anda alevlendi, Esad düşmanlığı niçin yeniden hortladı?..
Suriye; 6 yılı aşkın süren kanlı karmaşanın ortasında, bir yandan yaralarını sarmaya çalışırken ve diğer taraftan da toparlanmayı planlarken yine kimleri huzursuz etti ve kimlerin ayağına bastı?..
Dahası, bir zamanlar "ovada yatan kraliçe" olarak tanımlanan Suriye son bir hafta içinde, pusuda yatan hangi ejderhayı uyandırdı da ezeli düşmanların hedef tahtasına konuldu?..
Ancak en önemlisi de; bu kadar kışkırtma, katliam, korku, dağınıklık ve kaosa rağmen, "böl-yağmala-yönet" stratejisine ne kadar uyuyor acaba Suriye?.. Neden vazgeçilmez ve çekici oldu Şam coğrafyası?..
Suriye toprakları jeopolitik olarak küresel sömürü düzenine belki çekici gelebilir ama minik ekonomisine rağmen neden bu kadar müşterisi var Esad rejiminin?..
Tüm bu soruların yanıtlarına gelmeden önce en yakın komşumuzda 6 yılı aşkın süredir devam eden iç savaş kışkırtmacılığının Şam ve çevresinde nasıl yaralar açtığına bakmak gerekiyor...
Ancak unutmayınız ki, Suriye ile ilgili son 3 yıldır sağlam ekonomik veriler pek yansımıyor medyaya... Savaşta kaç kişinin öldüğü bilinmeyen bir ülke için ekonomik veriler de lüks olmalı zaten!!!
Türkiye Dışişleri Bakanlığı kaynaklarında da Suriye ile ilgili bilgiler en son 2014 yılında güncellenmiş... Yani AKP iktidarı o yıl tamamen gözden çıkarmış olmalı Şam'ı... Çünkü Dışişleri'nin "ülkeler" listesinde bir tek Suriye yok!!!
Emperyalizmin ihanet yıkımı...
***
AKP iktidarının yalnızca gözden çıkarmadığı, aynı zamanda ısrarla düşmanlık da beslediği Suriye, iç savaş çığırtkanları devreye girmeden önce kendi kendine yetmeye çalışan, çoğunluğu mutlu insanların yaşadığı, müreffeh bir ülke manzarası çiziyordu...
Şimdilerde kaç kişi yaşıyor, kaç yüz bin kişi öldü kan deryasında ve kaç milyon kişi topraklarını terk etti pek bilinmiyor... Çünkü Suriye'nin üzerindeki kara bulutlar dağılacağına, giderek büyüyor ve ne yazık ki yeni karanlıkları da haber veriyor!..
"4 yıl önce" nüfusu 17 milyonmuş Suriye'nin... Ve iç savaşın üçüncü yılında (2014) ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullarla ilgili veriler, istikrarın daha o yıllardan itibaren iyice bozulmaya başladığını göstermiş...
2014'te, Suriye'de gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) 34.9 milyar ABD doları olarak belirlenmiş...
Aynı yıl ülkede enflasyon oranı yüzde 29,2, reel GSYİH büyüme oranı yüzde 0,4, işsizlik oranı yüzde 33, ihracat 3 milyar dolar, ithalat 7.9 milyar dolar, nüfus artış hızı 0,16, kişi başına düşen gelir ise 4 bin dolar civarındaymış...
Suriye; 2014'e kadar Kore, Çin, Ürdün, Mısır, Lübnan ve Hindistan'la ticaret yaparak kendi çapında ayakta durabiliyormuş...
Başlıca ihracat kalemleri meyve, sebze, tuz, sülfür, pamuk, petrol ürünleri, kahve, baharat ve demir-çelik olarak sıralanırken, Şam rejimi kendine siyasi olarak da yakın olan ülkelerden makine, kazanlar, elektronik ekipmanlar, plastik ve demir-çelik ithal ediyormuş...
Gelelim "Batı Asya için Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Komisyonu" ile "St. Andrews Üniversitesi"nin ortak hazırladığı "Savaşın Beşinci Yılında Suriye" raporuna yansıyan vahim bilgilere...
Rapora göre, 2010 yılında Suriyelilerin yüzde 28'i yoksulluk sınırında yaşarken, 2015'te bu oran yüzde 80'e ulaşmış... Yani sefalet 3 yıl öncesinden sarmış en yakın komşumuzun savaşa kurban edilen insanlarını...
Ülkede 13.5 milyon kişinin yardıma muhtaç olduğuna dikkat çekilen raporda, Suriye'nin sıkıntısız dönemlerde 60.2 milyar dolar olan GSYİH rakamının 27.2 milyara düştüğü de vurgulanmış...
Üç yıl öncesinin gıda rakamları da Suriye'nin nasıl bir sefalet ve darboğaz içinde olduğunu göstermeye yetiyor...
Bırakın 2018'deki tahmini rakamları, ayaklanmanın başladığı Mart 2011'den bu yana Suriye'de pirinç ve un fiyatları yüzde 723 artmış, 2015 yılında bir ton unun fiyatı 444 dolara kadar çıkmış!..
Savaşın beşinci yılına dikkat çekilen rapora göre; 2010 yılında Suriye genelinde 493 büyük hastane bulunurken, 2015 yılına kadar 165 hastane yok edilmiş, 170 hastane hizmet dışı kalmış, 69 hastane ise düşük kapasite ile hizmet veriyormuş...
2010 yılına kadar Suriye'de her 661 Suriyeli için bir doktor düşerken, bu oran 2015 yılında 1442/1 olarak belirlenmiş... Varın günümüzdeki rakamların o derin ve kahredici vahametini siz düşünün artık...
Sömürüye direnen hedef!..
***
Diyeceksiniz ki; "3. Dünya Savaşı"nın eşiğine gelmişken, insanlık diken üstünde ve kaygıyla beklerken Suriye ile ilgili ekonomik rakamları sıralamanın ne yararı var?.."
Amacımız savaşın 2014-2015 yıllarındaki tablosunun Suriye ekonomisine olumsuz yansımalarına dikkat çekmek değil yalnızca...
Asıl mesele şudur; Suriye, Irak'ın yanısıra Kuzey Afrika'nın en verimli yeraltı kaynaklarına sahip olan Libya gibi zengin bir ülke değil?..
Peki; oldum olası sanki bir kenarda duran bir ülke algısı yaratan Suriye niçin dünyanın en güçlü, en zengin ve en büyük devletlerinin hedefindedir?..
Ne istiyor dünyanın hâkimleri küçücük Suriye'den?.. Bu ne barbarlıktır ki, onlarca süper devlet niçin çullanmaya devam ediyor ufacık Şam'ın üzerine?..
Evet; kimilerine göre sorunun yanıtı bellidir; "Irak ve Libya emperyalizme yetmedi... Milyonlarca insanın katledilmesi ve milyarlarca dolarlık zenginliğin yağmalanması da az geldi..."
Oysa sömürüye doymayan ülkeler, Irak ve Libya'yı kukla iktidarlara teslim ettikten sonra, "laik" yapısıyla Orta Doğu'da dikkat çeken Suriye'yi yalnızca "ileri karakol" yapmak için tam 6 yıldır insanlığa ihanet etmiyorlar... Dahası da var sinsi planın...
Sözün özü şudur; Öyle devasa yeraltı zenginlikleri de yokken Suriye, ABD ve Rusya gibi dünyaya tamamen hâkim olmak isteyen devletlerin "güç gösterisi"nde kullandıkları bir "hedef" tahtasından ibaret sayılıyor...
Birbirini açıktan değil de, Suriye üzerinden yiyor büyük devletler!.. İşte bunun için yıkılıyor şehirler, bunun için ölüyor bebekler ve bunun için dağılıyor yuvalar...
Vahşi emperyalizm, dünyaya korku salmak ve tek egemen olmak için küçük devletler üzerinde hem hak sahibi gibi davranmak hem de oyun oynamaktan vazgeçmedikçe, insanlık belli ki Orta Doğu'da hiç huzura kavuşamayacak...