Gökbörünün İzinde...
Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Türk Dünyasına yaptığı bilimsel amaçlı gezilerini "Gökbörü'nün İzinde" adıyla kitaplaştırdı. Kronik Yayınları'nca yayımlanan bu yapıt 336 sayfa boyutunda. Yazar, bu yapıtında, salt bilimsel bilgiler vermekle yetinmiyor, gezdiği ülkelerin ilgi çekici yanlarına da değiniyor.
Serde edebiyatçılık, destancılık olunca doğal olarak benim ilgimi en çok derleyip aktardığı söylenceler çekti. Söz gelimi "Baykal ve Onun Kızı Angara Irmağı" söylencesi. Baykal Gölü'ne irili ufaklı tam 336 dere ve ırmak dökülüyormuş. Ancak yalnızca bir nehir Baykal'dan doğup, Yenisey'le birleşerek Karadeniz'e ulaşıyormuş. Baykal'a dökülen akarsuları halk "Baykal'ın oğulları", Baykal'dan doğup, hırçın akan "Angara Nehri"ni ise kızı olarak görmektedir. Söylenceye göre Baykal adlı Bahadır, 336 oğlunu kışın buzlarla, baharda kar sularıyla mücadele ettirir, Angara adlı kızının ise nazıyla oynar, ona hiçbir iş gördürmezmiş. Ve bir gün Angara, dağların arkalarından bir şarkı duymuş, Yenisey'in şarkısını. Vurulmuş o sese, artık onu tutabilene aşk olsun. Babasının olağanüstü engellemelerine karşın, koşar sevdiğine, babası en sonunda önüne büyük bir kaya parçası fırlatır ama aşk onu da aşar ve Yenisey'e kavuşur. Bugün o taş Angara'nın Baykal'dan doğduğu yerde imiş ve halk ona "Şaman Taşı" diyormuş. Söylence bir yana, Angara'nın yarattığı doğal arıtım sayesinde Baykal'ın suları tertemizmiş. Öyle temizmiş ki, 15-20 cm. genişliğinde bir buz parçasını kitabın üzerine koyup o kitabı rahatlıkla okuyabiliyormuşsunuz.
Başka söylenceler de var bu kitapta ama biz onları okura bırakıp başka önemli ve ilginç bilgileri aktaralım özet olarak:
Yazar Sibirya'yı "Tarihin erken şafağı", "Saklı güzelliklerin buluştuğu" yer olarak niteliyor. Erken Türk göçleri ve Sibirya'daki Türk boylarına değgin değerli ve önemli bilgiler veriyor.
Ve Hakasya'da gördüğü domates tarlaları onu çok şaşırtıyor çünkü o bilindik Sibirya algısına çok ters bir durum bu. Hakasya, Türk tarihinin en eski müzesi, Yenisey Yazıtları orada.
Dağlık Altay'da Möndür Sokak Köyü yakınlarında M.Ö 100.000'lere giden insan kalıntıları bulunmuş. (İnsanlığı 4 bin yılla sınırlandıran dinciler ne derler acaba bu işe?)
Dağlık Altay'da Türklüğün en eski izleri var, Ergenekon'a benzer birçok yer göze çarpmakta, 90 dolayında yazıt var. Ve Altay Dağları, Rusların İsviçre'si... Dünyanın ilk düğümlü halısı da burada Pazırık'ta bulunmuş.
Tuva'daki yer isimlerinin tamamı Türkçe ve Anadolu'daki isimlerle benzerlik gösteriyor. Ve Tuva, kurganlarla dolu, bunların en önemlisi ise Arjan Kurganı.
Taşağıl Hoca, gezdiği birçok yerde tarih müzeleri görmüş, bunları ilgiyle, gıptayla gezmiş elbette. Fakat demir yolları ile ünlü Sibirya'da gördüğü demir yolu müzesi de özel ve görülesi bir yer.
Ve Moğolistan... Türk anıtlarının en değerlileri burada... Yazar, bu ülkede bulunan Ötüken'in yerini ve sınırlarını da bilimsel bulgu ve bilgilerle belirlemiş. Moğolistan'da fosiller ve madenlerin bolluğu da dikkatini çekmiş.
Bu kitapta anlatılan ülkeler bu kadar değil; Doğu Türkistan, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Afganistan'ı da gezmiş yazarımız; oralara ait de değerli anı ve bilgiler var. Ama benim yerim kalmadı, oraları da meraklısına havale edeyim.