Gizli merkez var mı yok mu?

Bir süre ara verdikten sonra ilk yazıyı yazmakta zorlanacağımı sanıyordum. CHP ile ilgili bir tartışma, "ayak" bulmamı kolaylaştırdı.

Halk TV Genel Müdürü Şaban Sevinç, Habertürk'teki canlı yayına bağlandı ve "Tuncay Özkan bana, 'MYK ve partinin karar organları dışında bir karar merkezi var. Kılıçdaroğlu, kararları o bilinmeyen merkezden gelen telkin ile alıyor' dedi'' diyerek bu yöndeki iddiaları doğruladı. Tuncay Özkan ise, bu bağlantıdan önce telefonla böyle bir söz söylemediğini bildirmişti.

Ben konunun, "Tuncay Özkan böyle bir söz söyledi mi söylemedi mi?" tarafı ile ilgilenmiyorum.

Sözün içeriği doğru mu değil mi? Asıl sorun bu!

***

Bence sözün içeriği sadece CHP açısından değil, hemen hemen bütün siyasi partiler açısından doğru!

Hangi parti lideri, önemli kararlarını, Başkanlık Divanı'ndaki konuşmaların ışığında alıyor? Ekmeleddin İhsanoğlu'nun çatı adaylığı MHP ve CHP'nin merkez yönetim kurullarında mı karara bağlandı veya Abdullah Gül'ün çatı adaylığı projesi, hangi CHP yöneticisinin fikriydi?

Diğer partiler açısından da çok soru var. 2002'deki "3 Kasım'da seçim" kararından MHP yönetiminden tek bir kişinin haberi var mıydı? Veya Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayacak, oylamaya katılma kararından hangi MHP yöneticisinin haberi vardı? Cumhurbaşkanlığı sistemini öngören Anayasa değişikliğine dair karardan kimin haberi vardı?

İktidar partisi açısından bakalım.

Şeker fabrikalarının seçim öncesinde apar topar, yangından mal kaçırırcasına satılması kararından AKP'nin hangi yöneticisinin haberi vardı? Başbakan'ın veya ilgili bakanların haberi var mıydı?

Bırakınız bütün bunları, AKP'nin kuruluş aşamasında, parti programı olacak İngilizce metnin ABD'den gönderildiğinden hangi kurucunun haberi vardı?

***

İster partilerin karar organları dışında gizli bir merkezin olsun, isterse liderin bireysel çıkışı olsun, siyasi partilerimiz, "Şûra"ya veya "danışma"ya ihtiyaç duyulmadan yönetiliyor.

Dolayısıyla, liderlerimiz, iktidar olduklarında da Türkiye'yi partileri gibi yönetiyor. Kararlar ya gizli merkezlerde alınıyor ya da liderin iki dudağı arasında şekilleniyor.

Gizli merkezin "derin devlet" olduğu iddiaları ispatlanabilir değil. Fakat daha da tehlikelisi, o gizli merkez kararları, genelde devletin de milletin de aleyhine oluyor!

***

Bugünlerde ABD'de önemli bir görüş ortaya atıldı. New York Times yazarı David Brooks, "Üçüncü yol seçeneği" başlığı altında özetle "Amerikalıların sadece yüzde 18'i federal yönetimin her zaman doğru işler yaptığına inanıyor. Cumhuriyetçiler veya Demokratlar açısından durum pek fazla değişmiyor. Ulusal siyasetin, gücü aşağıya doğru dağıtmaya adanmış bir lidere ihtiyacı var." diyor.

Tabii ABD bir federasyon olduğu için Trump'ın tek adam eğilimlerinden rahatsız olanlar gücü yerel yönetimlere dağıtacak yeni bir siyasi eğilimin doğmasını arzu ediyor.

Türkiye'de ise seçimlerin meşruiyeti yok ama "devletin bekâsı için gücü tek bir merkezde hatta tek bir kişide toplamak" gerektiğini öne sürenlerin, yani AKP ve MHP'nin dediği oldu...

Türkiye'nin millî-demokratik devleti yeniden hayata geçirmeye adanmış bir liderliğe ihtiyacı var. Geçmişte Alparslan Türkeş buna "üçüncü yol" diyordu, Deniz Baykal da aynı tabiri kullanmıştı ama Tony Blair'e özenerek...

Kısacası, farklı bir yol ve yöntem izlemek gerekiyor dostlar...

Yazarın Diğer Yazıları