Gerici müfredatın artçı sarsıntıları!..

Bürokrasi, siyaset şımarıklığının yollarında o kadar laçkalaştı ki, kimin eli kimin cebinde belli değil artık... İşte bu yüzden ürkütücü bir başıboşluk da işgal etmiş her yeri... Ve ne yazık ki her önüne gelen, okullarda bile istediğini kolaylıkla yapabiliyor, devlet ise kılını kıpırdatmıyor...

Türkiye'de, "eğitim-öğretim" alanında yaşanan çok vahim olaylardan ders alınmaması da gerçekten ürkütücü bir gaflet gibi duruyor ortada!..

Özellikle Millî Eğitim bürokrasisi, tarikat ve cemaat yurtlarında infial yaratan seri taciz ve tecavüz olaylarından hiç ders almamış gibi, gerici grupların okullarda bildiğini okumasına olanak vermeye devam ediyor... Hem de Anayasa'da yer alan, devletin küçükleri koruyacağına ilişkin yasalara rağmen...

Özellikle 2017 eğitim yılının başlamasıyla birlikte, değişen müfredatın yol açtığı vahim rezaletler unutulmadı... Ders kitaplarına ve ünite dergilerine sızdırılan mide bulandırıcı konular, iğrenç karikatürler daha düne kadar toplumda sert tepkilere yol açıyordu...

Örneğin; "Kahkaha Gülleri" adında ilkokul 2. ve 3. sınıflar için piyasaya sürülen masal kitabında, başı kesilen bir çocuğun kazanda pişirilmesini gören kız çocuğunun hikayesi anlatılıyordu... Kitapta, "Ağabeyinin eti asla ağzına değmesin" ve "kemiklerinin hepsini topla gül ağacının dibine göm" gibi dehşet verici ifadeler yer alıyordu...

Ders kitaplarında "nah yapan kutup ayısı" karikatüründen sonra, liseler için hazırlanan felsefe kitabındaki bir karikatürde, trafikte kalan bir kişinin, tepkisini orta parmağını sallayarak gösterdiği ortaya çıkmış ve infial yaratmıştı...

MEB'in "Etkili Öğretmenlik Projesi" kapsamında öğretmenlere ücretsiz olarak dağıttığı kitapta yer alan "Gençlik Meselesi" adlı makalede ise anne ve babaların çocuklarına ahlakı "dayak"la öğretebileceği savunuluyordu. Peki, bitti mi?..

***

'Perşembe'nin vahim gelişi!..

Ordu'nun Perşembe ilçesinde küçücük çocukları hedef alan son rezalete ne demeli?.. Hem de Atatürk İlköğretim Okulu'nda öğrencilere ücretsiz dağıtılan bir kitabın içinde "cinsel istismar" içerikli ve "ensest" olarak algılanabilecek bir hikaye olduğu ortaya çıkmış ki, "Tevhid-i Tedrisat"ın vay haline!..

Mürşide Uysal tarafından yazılan "Peygamberimizden Dini Hikâyeler" adlı kitap, ne yazık ki Millî Eğitim Bakanlığı'nın izni ile stant açılarak minicik öğrencilere ücretsiz dağıtılmış... Kitabın medyaya yansıyan sayfalarındaki şu satırlar rezaletin boyutlarını anlatmaya yetiyor;

"Amcamın güzel bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ona yaklaşmak istedim. Ama bana yüz vermedi. Bir süre sonra kıtlık oldu. Amcamın kızı bana geldi. Açlık ve yoksulluk içinde olduklarını söyledi ve benden yardım istedi. Ona, kendisini bana teslim etmesi karşılığında yüz yirmi altın verdim. Kabul etmek zorunda kaldı. Arzuma kavuşacağım sırada bana: Allah'tan kork! Allah'ın yasakladığı şekilde bana sahip olma, dedi."

Devlet okul önlerindeki sapıklara karşı teyakkuzda mı, polis ortaokul ve liselerin çevresinde uyuşturucu satıcılarına karşı pusuda mı, demek ki bunların hiç önemi yokmuş!..

Minicik yavruların bünyesinde adeta birer taarruz bombası patlatan kitapların hem de Millî Eğitim izniyle dağıtılması gelecek nesilleri psikolojik yıkıma sürüklemeye yeter de artar...

Peki, her tarikat okul bahçelerinde istediği kitabı dağıtabiliyor mu bu ülkede?.. Millî Eğitim Bakanlığı, okullarda başıboş ortamlarda dağıtılan ve içinde mide bulandırıcı konuların da bulunduğu dergi ve kitapları neden kontrolden geçirmez, niçin önlem almaz acaba?..

Kimden korkuyor bakanlık, FETÖ'den sonra bürokrasiyi adeta işgal eden başka tarikatlardan mı?..

***

İhanet dinamitinin son hedefi!..

Türkiye'nin kendi kendini imha etmediği bir alan kaldı mı acaba?..

Örneğin; AKP iktidarı "Açılım"la güvenliğin, Suriye politikasıyla "yurtta sulh, cihanda sulh" hedefinin ve de FETÖ yoldaşlığıyla rejimin ayağına kurşun sıkmadı mı bu ülkede...

Siyasetten bürokrasiye, eğitimden spora, sanayiden tarıma kadar uygulanan skandal ötesi rezalet projeler yalnızca Türkiye'yi her alanda üretimden uzaklaştırarak yoksullaştırmadı, başta işsizlik olmak üzere bir dizi sosyo-ekonomik darboğaza da yol açtı...

Rusya ve Suriye politikalarının Ege ve Akdeniz bölgelerinde binlerce otelin kapısına kilit vurdurması yetmezmiş gibi, devletin kendi kendini vurma gafleti ve ihanetinde sıra turizme gelmiş...

Yanlış anlaşılmasın; binlerce yıllık tarihi ören yerlerinin yağmalanmasından, kültür varlıklarının otoparka dönüştürülmesinden, asırlık anıt ağaçların pervasızca kesilmesinden söz etmiyoruz... Ne yazık ki şimdi de tarihi ve turistik ören yerlerinin külliyen yok edilmesi planı devreye sokulmuş!..

Baksanıza; tarihi ve turistik güzellikleriyle dikkat çeken Antalya'nın en önemli ören yerlerinin SİT sınırları yeniden çizilmiş ve Çevre-Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin onayıyla Resmi Gazete'de yayımlanmış...

Kaş ilçesindeki Fırnaz Koyu ve Patara, Noel Baba'nın memleketi olarak bilinen Demre'nin Taşdibi Yarımadası ile Alanya Kalesi'nin SİT statüleri yenilenmiş ve bu bölgeler adeta yağmaya açılmış...

Yani, tarihi dokularıyla tüm dünyada hayranlık uyandıran söz konusu bölgelerde villa ve turizm tesislerinin yanı sıra maden faaliyetleriyle "taş ocağı" bile açılabilecekmiş!..

Türkiye'de, inşaat temellerinde kullanılarak sıradan hale getirilen eski taşların benzerleri ABD ve Avrupa müzelerinde olağanüstüymüş gibi sergilenirken, Türkiye Cumhuriyeti hangi kafayla eşi benzeri olmayan kültürel varlıkların temeline dinamit yerleştiriyor acaba?..

"Türk" adından, Türk Bayrağı'ndan ve Atatürk ile cumhuriyetten rahatsız olan bir güruhun her fırsatta kinlerini kusma fırsatı bulduğu bir iktidar döneminde, anlaşılıyor ki Anadolu'nun soylu tarihi de yavaş yavaş yok edilecek. Hem de rant hırsı uğruna...

Yazıklar olsun tarihin ayağına kurşun sıkanlara ve Anadolu'nun kültürel hafızasını tahrip edenlere!..

Yazarın Diğer Yazıları