Gerçek Ergenekon ve Bozkurt bulundu...
“Ecdatlarımız Altay Dağlarından Akdeniz’e kadarki geniş coğrafyada hakimiyetini sürdürmüştür. Bizlere zengin kahramanlık destanları ile paha biçilmez manevi zenginlikler bırakmıştır. Türk halklarının tarihi, kültürünü araştıracak ve ortak öğretim sistemi oluşturacak özel bir merkez oluşturulması kaçınılmazdır. Bence böyle bir kahramanlık destanını dünyaya tanıtma zamanı gelmiştir. Bu yüzden Türk Akademisi’nin kurulma zamanıdır...”
Bu sözler Türk Dünyasının aksakalı Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e ait... Böylesine önemli ve anlamlı bir temel üzerinde Astana şehrinde kurulan ve 2010 yılında faaliyete geçen Türk Akademisi çok önemli çalışmalara imza atmaya devam ediyor. Bunlardan birisi de geçtiğimiz aylarda bulunan ve kimilerinin sadece bir efsane dediği Ergenekon (yüksek yere konmak)...
Evet gerçekten de Ergenekon’u buldular.
Nasıl olduğunu Türk Akademisi Başkanı Darhan Kıdırali’den aktaracağız.
Ancak önce Ergenekon neydi, neresiydi onu hatırlayalım.
Bir zamanlar Türk’e boyun eğmeyen, Türk’ün gücünün yetmediği bir yer yoktu. Bir gün düşmanlar birleşti ve Tan ağardığında aldatmaca ile Türk’e acımasızca saldırdılar. Büyükleri kılıçtan geçirip, küçükleri tutsak ettiler. O dönem Türk’ün töre ağası olanlar düşündüler ve “insanın bilip bulamayacağı bir yere gidip, orayı il tutalım” dediler. Öyle bir dağın tepesinde öyle bir yer buldular ki bitkiler, yemişler, hayvanlar, akarsular vardı. Bu yere Ergenekon dediler. Ve çoğaldılar, sığmaz oldular... Yüzyıllar sonra göç kararı aldılar. Yol aradılar ama bulamadılar. Bunun için demir madenleri eriterek yol yaptılar. Ve nihayet Bozkurt çıktı meydana. Türk’e yol gösterdi...
İşte, kimsenin erişemediği ve bulamadığı o yeri, Ergenekon’u Darhan Kıdırali başkanlığındaki Türk Akademisi çalışma grubu gün yüzüne çıkardı. Kazakistan’ın Çin ve Rusya sınırında Altın Adam’ın bulunduğu Berel kurganı üzerinde, Altay Dağlarının tepesinde eşsiz bir ova görüldü.
Kıdırali’nin gördüklerini aynen aktarıyorum; “Burası öyle bir yer ki inanması çok zor, o yükseklikte bir canlı yaşar mı, diyeceğiniz bir mekanda adeta cennetten bir yer bulduğumuzu düşündük. Bu yükseklikte böylesine düz bir ovada neredeyse her türlü meyve ve ağaç var. Koyun sürüleri, hayvanlar ve eşsiz bir bitki örtüsü. Üstelik inanmayacaksınız ovanın üzerinde asil kurtlar gördük. Ve hiç birisi oradaki koyunlara yaklaşmıyor, saldırmıyordu. Elinizi uzatsanız sanki yıldızlara değeceksiniz. Ben bu kadar yıldızı bir arada görmemiştim. Onlarca açılmamış kurgan bulduk. Kurganlarda okuyla, yayıyla, atıyla gömülmüş insanlar tespit ettik. Kazılar sonucunda 7. yüzyıla ait olduğu düşünülen Kopuz, Kanun ve Ud’a benzer müzik aletler bulundu. Kopuz ortasından kırılmıştı. Mekan öylesine korunmuş ki her şey tüm gerçekliğiyle duruyordu.”
Kıdırali; Türk tarihinin, belgeler dışında sözlü anlatımlara büyük önem verdiğini ve bu anlatımlardan yola çıkarak buldukları bu muhteşem yerin, Ergenekon olduğundan hiç şüphe etmiyor. Kıdırali’ye göre Türkler (Oğuzlar) yenilgiye uğrayınca doğudan (Ötüken Vadisi) batıya doğru ilerliyorlar. Burada yerleşip, çoğalıyorlar ve metalleri keşfediyorlar. Altayların ise kutsal dağ olarak ifade edildiğini belirtiyor. Geçtiğimiz yıl Moğolistan Cumhurbaşkanı buraya gelmiş. Kazakların ünlü düşünür ve şairi Mağcan Cumabay’ın “Ey Pirim! Değil miydi Altın Altay Anamız bizim?” şeklindeki dizelerini hatırlatıyor.
Eğer gerçekten burası Ergenekon ise (ki Darhan Bey bu konuda tüm Türk dünyasını heyecanlandıran resmî bir açıklama yapıyor) Türk’ün kutlu destanını, Türk’e yol gösteren Bozkurt gerçeğini yeniden anlamak ve dünyaya anlatmak zamanıdır.