Gerçek bir Halı Öyküsü

Fenerbahçe'de sular durulmuyor. Devre arasına kadar da ortalık sakinleşmeyecek gibi. Büyük tasfiyenin o zaman yapılacağını tahmin zor değil. Ali Koç'un kulüp televizyonunda yaptığı konuşma kendi gözlemlerine dayanmıyordu. Başkalarıtarafından hazırlanan raporun açıklanmasıydı. "Kaptan Volkan beni konuşturmadı" dışında hiçbiri kendi tespitine dayanmıyordu.

Anlaşılan Türk futbolunun tedavi edilemeyen hastalığı Ali Koç'a da bulaştı. Raporlar sanayideki üretimler için şarttır. Bu, teknik adam ve oyuncu tasfiyesine kadar indirgenirse böylesi bir durum ortaya çıkar. Hele, bunu hazırlayanların Fransız ve Hollandalılardan oluştuğunu bilince. Görünen o ki başkan Ali Koç kendine bağlı "Teşkilat-ı Mahsusa" oluşturmuş. Bilmeyenler için yazalım bu MİT'in ilk ismidir. Bence Koç böylesi bir toplantıyı gerçekleştirerek güvenenlerin hayallerini yıktı... Bu tespitimin altını çizin. İleride hatırlarsınız.

Halı öyküsü

Cocu için hazırlanan halı tezgâhı gerçek bir vakadan esinlenmedir. Bu olay uzun yıllar önce gerçekleşti. Yakından tanıdığım bir Alamancı ailenin başına geldi.

Adamcağız PTT emeklisi. Üç oğlu vardı. İkisi Almanya'da çalışıyordu. İçlerinden en büyük olan evlat babasını yasa dışı yollarla çalıştığı şehre götürdü. Baba bir süre sonra vefat etmez mi? İki gurbetçi evlat kara kara düşünmeye başladılar: "Cenazeyi Türkiye'ye nasıl götüreceğiz?" Sonunda formül bulundu. Arabanın üzerine bagaj demirleri monte ettiler. Babalarını büyük bir halıya sardılar. İlk hedef İtalya'ya Ancona'ya gitmekti. Öyle veya böyle, biraz da rüşvet vererek ulaştılar. Ertesi sabah kalkacak feribota bilet alındı. Geceyi küçük bir otelde geçirmeyi planladılar. Araç bu yerin hemen önüne park edildi. Uykuları gelene kadar kontrol edip durdular. Sabah, kalkıp camdan bakınca şoka uğradılar. Otonun üstündeki halı yoktu. Tabii ona sarılı babaları da! İtalya'nın eli uzunları halıyı götürürken babayı da yok etmişlerdi. Denize mi attılar, yoksa yakma makinesi mi kullandılar. Olay hâlâ çözülmüş değil.

Gömülemedi

Fazla uzatmayayım, İtalyan hırsızlar halıyı beğenmiş olmalılar. Dramatik olan adamcağızın defni mümkün olmadı. Yani mezarı yok. Evlatları senelerce gözyaşı döktüler.

Bu işin fikir babası büyük oğul da birkaç yıl önce vefat etti. Maalesef isimleri veremeyeceğim. Hayatta kalanlarla hâlen irtibatlıyım.

Demek ki bu gerçek öykü kafalarda yer etmiş. Taaa Cocu'ya kadar geldi, dayandı!

***

Geç kalmış teşekkür

Bülent Eczacıbaşı'ndan içten ve esprili bir mesaj aldım:

"Değerli dostum,

Kitabım hakkında yazmış olduğunuz güzel yazıdan bu yana 20 gün geçmiş. Size bir teşekkür notu göndermemiş olduğumu biraz geç fark ettim!..

Ünlü bir yazar! olmanın getirdiği şöhret sarhoşluğuna bağlamınızı rica ediyor, size teşekkürlerimle en iyi dileklerimi sunuyorum...

Saygılarımla."

Yeri geldi, ben de geç kalmış bir kutlamada bulunmak istiyorum. Önce Bilgin Peremeci arkadaşıma rahmet diliyorum. Sonra onun yerini alan ve yeni tanıdığım Cem Tanrıkılıcı ile ekibini tebrik ediyorum. Kitap tanıtımından tam not aldı.

Bir öneri

Küçük bir espri de ben yapayım. Böyle bir organizasyon daha yaparsa, mutlaka benim ve Kenan Akın'ın görüşlerini almalı. Özellikle menünün belirlenmesinde. Kokoreç, ciğer ve döner başta "millî ve yerli" yiyeceklerin merkezi olan Ortaköy'de bu fırsat kaçırılmamalıydı.

Konukların arasında kokoreç ve döner arabalarının dolaştığını düşünebiliyor musunuz?

***

Bir de kibar düzeltme

İstanbul Milletvekili Fatih Mehmet Şeker'in açıklamasına da yer vereceğim. Baştan söyleyeyim bu meslek hayatımda gördüğüm en kibar düzeltme:

"Adıma, Trabzonlu milletvekilleri arasında yer vermişsiniz. Yörük bir ailenin çocuğu olarak Mersin-Erdemli'de doğdum."

Daha sonra eğitimi ve yayınlanmış eserleri hakkında geniş bilgi sunuyor. Finalde"tekrar selam ve hörmetle cümle iyi günler üzerinize olsun" şeklinde nezaket dersi veriyor.

Durumu, bu bölümü yollayan Abdullah Gözaydın dostumuza ilettik. Onun cevabını da aktaracağım; "Ben bilgiyi Trabzon Dernekleri Federasyonu'ndan aldım. Burasının yetkilileri ise kaynak olarak www.61saat.com'u gösterdiler. Hata kimde? Kararı siz verin."

...

GÜNÜN SÖZÜ

Modern dünyanın sorunları için tek bir çare bulabilecek olsam, reçeteye sessizlik yazardım. S. Kierkegaard

Yazarın Diğer Yazıları