Gene çözüm süreci olacakmış
Hatırlayın..
Başbakan Binali Yıldırım, çözüm süreciyle ilgili, "Bazen çözüm süreci diyorlar, çözüm mözüm yok. Çözüm terör örgütünün bu topraklardan defolup gitmesidir. Şartlar ne olursa olsun, Türkiye olarak PKK ve uzantılarıyla mücadele edeceğiz" demişti.
Şimdi?
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı İlnur Çevik, "Seçimlerden sonra yeniden çözüm süreci olabilir" diyor.
Hangisi doğru söylüyor?
İkincisi.
Danışman doğru söylüyor.
Yine hatırlayın..
Birkaç gün önce Yeniçağ yazmıştı. Ahmet Takan "Seçim kararı alınmadan bir hafta önce, İngiltere derin devletine bağlı olan ve PKK yanlısı olarak bilinen kısa adı DPI olan Democratik Progress İnstitute'de AKP'li Efkan Ala, Mehdi Eker ve Taner Yıldız'ın ne yaptığını sormuştum. DPI'nın CEO'su eski "Kurdish Human Rigahts Project" direktörü Kerim Yıldız ve İngiliz derin devlet elemanları ile" neler görüşüldüğünü ve görüşmelerin sürdüğünü birkaç madde üzerinde de mutabakata varıldığını" yazmıştı.
Bu sebeple hangisi doğru sorusuna ikincisi diyorum.
Danışmanın önceki gün bir televizyon kanalında "çözüm sürecinden" söz etmesi meseleden haberi olduğunu gösteriyor.
Peki, şimdi tam da bu zamanda seçime giderken İlnur Çevik neden bunları söylüyor derseniz.
Çok basit.
Doğu, Güneydoğu seçmenine mesaj veriyor.
Çeşitli merkezlere duyuruyor.
Özellikle uluslararası desteği alabilmek için en önemli kart bu. Ancak şimdi birinci engel seçim. O sebeple de Doğu ve Güneydoğu seçmenine "seçimlerden sonra çözüm süreci başlayabilir" demekle "aklınızda bulunsun. Sizin aradıklarınız bizde. Çözümü yeniden başlatacağız. Bu sebeple seçimi kazandırın ki işi bitirelim" mesajı veriyor.
Hâlbuki Orta Doğu'nun hâlihazırdaki durumu buna engel. PKK-PYD, ABD'nin silahlı gücü haline gelmiş durumda. Suriye'nin önemli bir parçasını onlardan aldığı destekle terör örgütünün bizzat kendisi yönetiyor. Çok daha önemlisi, tankı, topu, üstün ABD silahlarıyla donatılmış durumda.
Hâl böyle olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı İlnur Çevik'in, "Seçimlerden sonra yeniden çözüm süreci olabilir" demesi her şeyden önce tarihsel gerçekliğe uygun değil.
Öte yandan Türkiye daha önce bunu tecrübe etti ve kendi sınırları içinde PKK'nın işgaline uğramış yerleşim yerlerini silahla geri aldı. PKK'nın kazdığı hendek ve tuzaklarda onlarca şehit verdi.
Sormak lazım: Siz hangi PKK ile çözüm süreci yapacaksınız?
ABD'nin ve İsrail'in Orta Doğu'da taşeronluğunu yapan PKK ile mi? Eğer öyle ise, onlardan ne alacaksınız sorusundan ziyade ne vererek anlaşacaksınız diye sormamız gerekiyor. Çünkü PKK-PYD, tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar güçlenmemişti. Bugüne kadar dünyanın süper gücü açıktan açığa arkasında değildi.
Öyle ise ABD-İngiltere ve İsrail üçlüsünü Türkiye'nin lehine nasıl ikna edeceksiniz dememiz lazım. Siz daha Münbiç'i halledemediniz.
Fırat'ın doğusunda sözünüz geçmiyor.
Millî sınırlarımız tam anlamıyla güvenlik altına alınmış değil.
Buna rağmen iktidarın ajandasında böyle bir dosya var. İngiltere'de sürdürülen görüşmeler bunu doğruluyor. Böyle bir ortamda "çözüm sürecine" girmek demek ülkenin bir kısmını gözden çıkarmak demektir.