Geçmişi silemezsin
İstanbul Üniversitesi'nin TÜBİTAK takviyeli araştırmasından ilginç sonuçlar çıktı. "En itibarlı meslekler" sıralamasında doktorluğun liste başı olmasına lafım yok. Sağlıkçılar benim de gözdem. 32 ilde anket yapılan 2 bin 500 kişiden biri olsaydım aynı cevabı verirdim. Hani pazarlarda iç çamaşırı satıcılarının sloganındaki "Gel vatandaş, SSK doktorları gibi uzaktan bakma" dönemi kapandı. SSK bile SGK oldu. Hâkimler, subaylar ve bankacıların önlerde yer alması şaşırtmadı. İtibarsızlar kategorisine itirazım var. İlk sıraya dansözlerin yerleştirilmesi haksızlık. Belli ki anketörlerin parmağı var. Bu meslek grubunun yıllar yılı şarkılarını yazdık. Kısaca hatırlatayım:
"Ayşe Nana gitti Paris'e
kaldık Semiramis'e
Özcan Tekgül hamile
Sıra Türkan Şamil'de".
Şimdilerde durum değerlendirmesi farklı. Aklınızdakileri sıralayın. Pek fazla isim var mı? Asena uzak ara birinci. Tabii ki itibarlı. Nadide Sultan ve dalın üçlüsü Mezdeke. Maalesef bir üyesini menfur cinayetle kaybettik. En yenileri ise evlendirme programalarında izliyorsunuz. "Koca bulma mizansenleri" ile her gün raga raga yapıyorlar. Kesinlikle dansözlüğe itibarsız denemez. Onlar ekrana çıkınca ratingler fırlıyor.
Politikacılar
Gelelim bir arada bir derede kalan siyaset mesleğine. Bu ülkede neler gördük, "Fırıldak Kubilay" ve "Hasan vakası" unutulur mu? Kendi adıma yıldızımın parladığı zamanlarda epey teklif aldım. Hepsini reddettim. Ancak bu dönem, "itibar listesi"nde derece kapmasa bile politikacı adaylarını görüyorum. Gençliğinde hızlı eylemci olanlar şimdi hacıyatmazdan farksız. Tuhaf olan yanları 180 derecelik dönüşleri. Örneğin daha iki gün önce yazdığım Mehmet Uçum. Kars doğumlu hukukçu artık Cumhurbaşkanı Başdanışmanı. Geçmişindeki pankartçılığını hatırlayan çıkar mı? "Geçmiş, geçmişte kaldı" ya da Süleyman Baba'nın sözüyle "Dün dündür, bugün bugündür". Fırdöndüleri çoğaltmak mümkün. Sayın başkan adayımızın tercihi de bunlardan yana. Demek ki bize halt etmek düşüyor. Numan Kurtulmuş, Tuğrul Türkeş ve birkaç ismi daha davadan dönenler listesine dahil edebiliriz. Jölelileri, saç ektirenleri, kaşını gözünü boyayanları inceleyin de neler göreceksiniz. Epey "Geçmişi Kandilli" mevcut. Küçük bir hatırlatma daha yapmak istiyorum. TRT Yönetim Kurulu'nun çiçeği burnunda üyesi Prof. Dr. Ergün Yıldırım'a bakalım. FETÖ dershanelerinin sonu getirilirken, kıyametler kopartmıştı "Bunları kapatamazsınız!" diyerek. Yazdıkları, söyledikleri arşivlerde duruyor. BankAsya'da 39 lirası var diye gözaltına alınan emekli öğretmenlere haksızlık yapılmadı mı? Yıldırım Hoca ise ödüllendirildi. "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu"!
***
1919-1920
Taha Akyol'la birlikte çalışmaya başladığımız yıllarda ilk hafta teşhisi koymuştum; "Mükemmel araştırmacı". Abartmayla hiç ilgisi yoktu. Hani bir benzetme vardır ya "Doğrucu Davut". Yankı dergisinin yüz akı oldu. 12 Eylül darbesinden demokrasiye geçişte katkısı büyüktür. Halen yazıları ve önerileriyle Türkiye'ye ışık tutmakta. CNNTÜRK'teki "Eğrisi Doğrusu" programına bulup çıkardıkları yıldızlaşıyor. Bunun adı "İnsan sarraflığı".
Akyol'un son inceleme-araştırması "1919-1920 Mondros, Sevr ve Kuva-yı Millîye"yi sindire sindire okudum. 1912-1922 arasındaki "Hayatta kalma savaşını" aktarıyor. En kritik iki yılımızı. Osmanlı Devletini paylaşmak planlarını deşifre ediyor. Lloyd George'un başını çektiği "En ağır ceza Türklere verilecek. Türkiye öldü" dediği günlerdeki gizli anlaşmaları anlatıyor. Osmanlı Devletini parçalayan Sykes-Picot projesinin tüm detayları bu çalışmada. Şerif Hüseyin'in bizi arkadan vurması ve Millî Mücadele'nin başlayışı belgelerle anlatılmakta. Anadolu'daki millî direnişler ve Mustafa Kemal'in liderliğe gelişi 1919-1920'de. Tüm hükümet mensupları başta bütün milletvekillerine okumalarını tavsiye ediyorum. Çünkü aynı günlere çekilmek üzereyiz. Taha Akyol'un da eline ve kalemine sağlık.