Futbol terörüne davetiye
Göksel Gümüşdağ'ın açıklama yaptığı gün "eyvah" demiştim. Kulüpler Birliği Başkanı "Futbolda taraftar için deplasman yasağı kalktı" demişti. Belli ki, eş durumundan akrabası Yüce Makam'ın talimatını aktarıyordu. Anında aklıma iki maç geldi; Bursaspor-Beşiktaş ve Fenerbahçe-Galatasaray. Karşıyaka-Göztepe'yi de çok tehlikeliler sınıfına alabilirsiniz. İzmirlilerin en hafif tezahüratı "Ölmeye, ölmeye geldik". Trabzon-Fenerbahçe oyunları dahi bunlarınkinin yanında hafif kalır.
...
Amigonun cenazesine katılan takım kaptanını -Ogün Temizkanoğlu- cami avlusunda tabut başında dövdüklerini ne çabuk unuttuk. Üstüne üstlük saldırdıkları kendi takımlarının "lider bandını taşıyordu." Gözümün önünden gitmeyenlerden biri 2-2'lik maç sonrası Fatih Terim'in kızlarına edilen küfürlerdi. Bir sözde taraftarın, ayaklarını Saraçoğlu'nun tellerine dayamış halde ettiği sin-kafları belleğimden silemiyorum. Yüzüne baktığım an İtalya'nın ünlü hukukçusu Lombroso'nun kriminal tipini anımsadım.
Okullular daha beter
Kimse kalkıp "eğitim şart" palavrası sıkmasın. Gözaltına alınıp, mahkeme tarafından serbest bırakılan iki "futbol yabanisi"nin Oxford'da yüksek lisans yaptığını öğrendiğimde hiç şaşırmadım.
Konya uyarısı
Süper Kupa Finali öncesi meydana gelen olaylar uyarı olmalı. Her türlü kesici yaralayıcı aletle birbirlerine saldıranlar ortada. Tam da "yasak kalktı" sinyali verildiğinin bir gün sonrası. Bunlar ve benzerleri hızla artacaktır. Türkiye'de spor yazarlarının dahi içeri alınmadığı statlar var. Hem de kulüp başkanının talimatıyla. Pavyon fedaisi tiplilere idari menajer kartviziti bastıranlar bizde. Kimse kimseyi aldatmasın. Sivas-Kayseri olaylarından söz etmiyorum. İstanbul'un ana arterlerinde insanlar öldürülüyor. Suçları sadece tuttukları takımın sembolleriyle dolaşmak. Spor bakanımızın Konya'da yaptığı açıklama doğruydu. Bir yerde, yukarıdan aşağıya verilen emrin yanlış olduğunun uyarısıydı:
"Taraftara deplasman yasağında kesin karar il güvenlik kurullarınındır." Anlaşılır hale getirirsek; "Takımların şiddet desibeli ve sabıka kayıtlarına dikkat etmeli" diyordu.
Başıma gelenler
Türkiye Liseler Şampiyonası'nda dayak yedim. Hem de sırtımda formayla. -Bu şehri yazmıyorum. Çünkü sabıka dosyası kabarık.- Vefa Birinci Lig'de iken deplasmana gittik. Üç kişi tribündeyiz. Millî takımın yıldızlarından Hilmi Kiremitçi hücuma kalktığında içimizden biri sadece "Haydi Hilmi" diye bağırdı. Hiç abartmıyorum 200 kişi tekme-tokat girişti. Linç edilmekten kıl payı kurtulduk. Üstüne üstlük 3-1 de yendiler. Hangisine yanacağımıza şaşırdık. Unutmadan bir başka anımı daha anlatayım. Çorlu'ya özel maça davet edildik. Taç atarken kafama koca bir odunla vuruldu. Gerekçe neydi biliyor musunuz? 2-1 öne geçmiştik.
Yeni moda
Başbakanın ekranların yöneticilerini davet etmesi çığır açtı. Kanalların bir numaraları muhterem yüzlerini gösterdiler. Önceden spikerlerin eline tutuşturdukları "gülenvari sorulara" cevap veriyorlar. LYS, KPSS derken bunlar da CEO'lar. Aralarında "Başbakan 15 Temmuz gecesini muhteşem yönetti" diyen yağcılardan, işi "Sadrazamım çok yaşa"ya götürenlere kadar mevcut. Bir tek şey sorulmadı; "Menüde ne vardı, ne yediniz?"
...
Tam zamanı deyip, Şanlıurfalı güvenlik görevlisinin Erdoğan için yaptığı besteye değinelim. Ne makam, ne uyak var. Şarkı türkü sözü satıcılarını hatırlattı. Bir de Uğur Işılak'ı. Bu habercilik değil. Propaganda bile değil. İlle de tanımlama isterseniz "üç kere rafine" diyebiliriz.