Fransız kaldık

Suriye sınırından sızan teröristler, güvenlik güçlerimiz tarafından eylem yapma imkânı bulamadan yakalandı. Dördünü da soyup yere yatırdılar, ellerini arkalarından kelepçelediler, sonra da sorgulamak üzere alıp gittiler...

Sözde sınıra duvar ördük, giriş çıkışları tuttuk, kuş uçurtmuyorduk...

Yetmedi...

Denizi kullanıyorlar, Lazkiye'den güney kıyılarımıza geliyorlar...

Bu yolla gelen beşi de etkisiz hale getirildi, yani çatışmada öldürüldü

Demek ki daha sıkı ve kalıcı önlemler almak gerekiyor...

Sahilleri de kollamalıyız!

* * *

Ülkeyi bir an önce, yolgeçen hanı olmaktan çıkarmalıyız. Topraklarımızda sadece teröristler cirit atmıyor, değişik ülkelerden gelen ne idüğü belirsiz yığınla şüpheli de gizlice çalışıyor...

Suç işleyen Suriyeli sığınmacılarla uğraştığımız yetmedi, kaçak yabancılar da başımıza dert oldu...

Siyasal otoritenin olmadığı ülkeler, dingonun ahırı (*) gibidir, korkarım bu gidişle biz de öyle bir ülke haline geleceğiz...

* * *

AKP, 16 yıldan beri iktidar ama bir türlü muktedir olamadı...

Başa gelir gelmez yanlış politikalar üreterek teröre de hayat verdiler. Aracılar kullanarak terör çetesiyle uzlaşı aradılar, pazarlık masalarına oturdular, kargaları bile güldüren laflarla terörü yeneceklerini sandılar.

Ne yaptılarsa hepsi anayasa ve yasaların dışında kaldı ve beyhude üstlenildiği ortaya çıktı...

* * *

Terör sürüyor... Durmadan şehit veriyoruz; Meclis'in son oturumunu yöneten Başkan vekili Ayşe Nur Bahçekapılı, terörü ve şehitleri gündeme getiren muhalefete mensup vekili "Şehitler üzerinden siyaset yapmayın" diyerek uyardı. Oysa konu gündeme getirildiğine göre Bahçekapılı, kapısından dışarı başını uzatarak mensubu olduğu iktidara "Terörü sonlandırmak lazım" diyerek seslenmeliydi...

* * *

Bir siyasetçinin terörü konu edinmesi istenmiyorsa, öncelikle onun iktidar tarafından sonlandırılması gerekir...

Biz ne yapıyoruz, ortalığa velveleye veriyoruz; marifetimiz bu kadar!

* * *

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "İktidara gelince terörü 4 yıl içinde bitiririz" dedi. AKP'li bir Allah'ın kulu da çıkıp "Nasıl arkadaş" diye sormadı...

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan aksine davrandı, Kılıçdaroğlu'nun taahhüt içeren bu açık beyanını hafife aldı. Oysa yapacağı en doğru hareket "Terörü 4 yılda bitiririz" diyen insanı davet ederek teröre karşı birlikte mücadele etmeyi istemekti.

Demokrasiyi sahiplenmek suretiyle siyaseten gelişmiş her ülkede bu yapılır...

Onu dahi beceremedik, bütünleşmeye ve birlikte mücadeleye de fransız kaldık!

...

(*) Dingo, Osmanlı döneminde yaşayan bir Rum; Taksim'de sahibi olduğu ahıra atlı tramvayların atlarıyla, atı olanların atları konuyor, Dingo da onlara bakıyormuş. Bugünkü oto park benzeri bir yer; Bir yere gelen gideni belli olmadığı zaman bu deyim kullanılıyor.

Böyle AKP'liler de var

Artvin, sevimli insanların memleketi, doğası da harika bir kentimiz...

Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe, AKP'den seçilmiş, kenti turizm merkezi haline getirmek için didinip duruyor...

Şehrin en hâkim yerine büyük bir Atatürk heykeli yaptırmış ve mekânın adını da "Atatepe" koymuş, heykelin yüksekliği tam 22 metre... Bununla da yetinmemiş aynı alana sosyal tesisler yapmış...

Heykelin önü seyir terası; oradan Artvin'in zengin ve emsalsiz doğasını seyretmek ve bol oksijen solumak mümkün; gelenler de öyle yapıyormuş...

Kocatepe, AKP'de ender rastlanan Atatürkçülerden biri olmalı; Ata'ya saygıyı yaşıyor ve herkesin aynı duyguyu yaşamasını sağlamaya çalışıyor...

O böyleyken bazı AKP'li başkanlar, dinci tipleri Atatürk karşıtlığına sürükleyecek kimi zaman söylemlerle, kimi zaman da sırt sıvazlamalarla dikkat çekiyor...

İktidarın bu zihniyetten sıyrılması lâzım, aksi halde yani milletin değerlerine karşı çıkmak suretiyle yarattıkları kutuplaşmayı ortadan kaldırmaları mümkün değil...

Öğretmenin sorumsuzluğu

Yer Sakarya, konumuz bir okul ve bir öğretmen...

Basit gibi görünen ama büyük bir tehlikeyi çağrıştıran olay "Bayrak" şiirinin sahibinin adını taşıyan Arif Nihat Asya İlköğretim Okulu Ana Sınıfı'nda yaşanıyor...

2 Ekim 2017 günü okul çıkışı sırasında çocuğunu almaya gelen veli geç kalıyor ve onun sınıfta olmadığını görüyor. Soracak birini ararken merdivende sınıfın kadın öğretmeniyle karşılaşıyor... Öğretmene çocuğunun nerede olduğunu soruyor. Kadın öğretmenin cevabı korkunç:

-Almaya zamanında gelmediniz, ben de temizlikçiye emanet ettim...

Veli telaşlanıyor ve okulun içinde aradıktan sonra taşeron firmaya mensup temizlikçiyi ve yanında da çocuğunu buluyor...

Bir öğretmenin bu kadar sorumsuz olacağı insanın aklına gelir mi; bundan sonra gelmeli...

* * *

Bu öğretmen de yıllardır atanmayan ve sonunda ataması çıkanlardan biri olmalı...

Yıllarca beklemiş olması, ondan ya öğretmenlik melekelerini ve sorumluluğunu alıp götürmüş, ya da bu tür işler yaparak intikam almak içgüdüsünü ayaklandırmış...

İkisi de olabilir, öğretmen kontrol altına alınmalı; klinik vak'a olduğu belirlenirse o zaman da karantina altına!

Yazarın Diğer Yazıları