Filistinliler senelerdir öldürülüyor!
Gerçekten de, Filistinlilerin canları pahasına verdikleri mücadele destanlara bile sığmıyor.
“Kenan Elleri”nin dili olsa da, üzerinde yaşanan acılardan, dökülen kan ve gözyaşından bir bahsedebilse...
Tarihe kara harflerle geçen önemli olaylar şöyle hatırlanıyor:
1987 yılında işgal altındaki Filistin topraklarında “İntifada” (Filistin halkının başkaldırısı) başlıyor.
1988’de Cezayir’de bir araya gelen bir Filistin Ulusal Konseyi Toplantısı’nda Arafat, Batı Şeria’daki Filistin devletinin bağımsızlığını ilan ediyor.
1993 Eylül’ünde İsrail, ezeli düşmanı FKÖ’yü, Arafat da “yeminli düşmanı” İsrail’i tanıyor.
Bir yıl sonra İsrail ve FKÖ arasında Eriha Anlaşması imzalanıyor.
İsrail ordusu Gazze ve Eriha’yı boşaltıyor.
1994’te Arafat, Gazze ve Eriha’ya dönüyor.
1995 yılında Filistin Özerk Devleti kuruluyor.
Yaser Arafat Devlet Başkanı seçiliyor.
Ama işgal altında kalan Kudüs ve diğer bölgelerde “İntifada” ve direniş durmuyor.
Dünya, “Özerk” de olsa Filistin Devleti’ni tanırken İsrail de FKÖ’yü ve devleti yok etmek isteyenler de faaliyetlerini artırıyor.
Dönemin İsrail Başbakanı ve Arafat’ı ortadan kaldırmayı yemin etmiş Ariel Şaron, İsrail ordusunu yeniden özgür Filistin topraklarına sokuyordu.
Arafat, Ramallah’ta 2002 yılında yeniden kuşatılıyor.
Ve “trajik tarih” devam ediyor.
Özellikle, Dar El Yasin’den Cenin’e kadar, Filistin halkı çok çile çekiyordu.
En çok da Cenin şehrindeki Filistin ölüleri insanı dehşete düşürüyordu.
2002’nin Cenin’i ile 1982’nin Şatilla’sı arasında fark bulunmuyor.
1948’de Haganah ve Irgun adlı Yahudi terör örgütlerinin Filistin’deki Dar-El Yasin köyünü basıp 100 Filistinliyi öldürmelerinden, 1982 yılındaki Sabra ve Şatilla kampları katliamına kadar hepsi, Filistin mücadelesinde kilometre taşlarıydı.
2002’de bu kez İsrailliler, Cenin şehrindeki Filistin kampında katliam yapıyor.
Kimi rakamlara göre 200, kimilerine göre ise 500 Filistinli Cenin’de çoluk çocuk demeden öldürülüyor.
“Kenan Elleri”nde yarım asırdan fazla bir süredir kan, gözyaşı ve feryat çığlıkları birbirine karışıyor.
Zaman zaman ellerde taşınan “zeytin dalları”, çoğu kez nefret tohumlarına dönüşüyor.
Hatta alabildiğine boy atıyor.
Evet “Kenan Elleri”nde kan ve gözyaşı birbirine karışıyor, yıllardır huzur ve sükûn sağlanamıyor.
Oysa, hem Filistin hem bir kısım İsrailliler kısacası herkes barış istiyor, barış bekliyor.
Daha doğrusu barışa, içtiği su, yediği ekmek kadar muhtaç...
Acıların dinmesini belki de en çok çocuklar arzuluyor, barışı solumak istiyor.
Barışa hasret “Kenan Elleri”nde belki de en çok kullanılan “selâm” ve “şalom” sözcükleri aslında “sulh” anlamına geliyor.
Ne var ki; selam ve şalom, İsraillileri ve Arapları birbirinden kesin ayırıyor, uzaklaştırıyor.
“Kenan Elleri” nin kaderinde terör ve katliamın birbirini doğurması, birbirini adeta tamamlaması kaçınılmaz oluyor.
Ama böylesi bir trajedinin de asırlar boyu sürmesini istemeyenler gün geçtikçe çoğalıyor.
Filistinlilerin, Lübnan olaylarında 18 bin şehit ve 22 bin yaralı verdiği unutuluyor.
Belki de, Filistinlilerin 68 sene boyunca verdikleri en büyük kayıptan hiç bahsedilmiyor.
Bir de Ürdün’de “Kara Eylül” diye anılan Filistin katliamını da hatırlamak gerekiyor.
Yani, Filistinlileri sadece Yahudiler değil, Hristiyanlar ve ne yazık ki Müslümanların da öldürdüğü tarih yazılıyor.
Bugün Filistin tekrar “ölümcül” tehdit altında bulunuyor.
Harabeye dönmüş Filistin kentleri...
Her yerde kan, ateş, barut ve gözyaşı...
Gazze’de işlenen cinayetler şimdiden 21. yüzyıla kan bulaştırıyor.
Her barış sağlanmasından birkaç yıl sonra; bir “gerekçe” bulup, özellikle Gazze’ye önce havadan sonra denizden ve karadan saldıran İsrail’in bütün maksadı, şu sıralarda birleşerek tek hükümetle yönetilen Filistin’i yine güç durumda bırakarak, despotluğunu ispatlıyor.
Ne yazık ki, bütün dünya buna seyirci kalıyor.
Ve “Kenan Elleri”nden feryatlar eksilmiyor.