FETÖ'ye çözüm MİT'te
Haftanın beş gecesi "FETÖ ile mücadele geyikleri" izliyoruz. Aynı yüzler, kanal farketmeksizin dolaşıyorlar. Ancak bir yıl sonra "Etikili Formül" Türkiye'nin gündeminde ortaya kondu. Hem de bir SETA -Hükümet kuruluşu- mensubu tarafından; Eray Güçlüer. Örtülü konuştu ama herkes anladı; "MİT, daha aktif hale gelmeli". Yani CIA gibi, MOSSAD tipi ve de SAVAMA tarzı. Üç ayrı devlete ait istihbarat kuruluşlarının yaptıkları "kesin temizlik". Devletlerine düşman olanları "ortadan kaldırma". Peki, bizim istihbarat bu işlere girmiyor mu? Ender de olsa, evet. Son yıllardan aklımızda kalan en önemli eylem Nehroz Hüseyin'in içinde bulunduğu aracın havaya uçurulması. Tabiî ki MİT yetkililerinin ortaya çıkıp "Bizim işimiz" diyecek halleri yoktu. Bu kuruluşun fedakar mensupları özellikle Güneydoğu'da, Irak ve Suriye'nin kuzeyinde epey kayba uğradı. Bu işlerden anlayanlar, isimsiz ve kuruluşu açıklanmadan defnedilen kahramanları hatırlarlar.
Yurtdışında ise kimi basın ateşesi kimliği taşır, kimi bir gazetenin basın kartını. Bir zamanlar bu konuda en popüler olan Hürriyet'ti. İngiltere'den Almanya'ya epey "örtülü kişi" barındırdı.
ASALA nasıl halledildi?
Bu listeye her kurumdan isimleri dahil edebiliriz. ASALA'nın Paris Temsilcisi Ara Toranyan'ı delil bırakmadan bomba ile halletmeye çalıştılar. Bir kaç saniye ile elden kaçırıldı. Sonra "KGB Formülü" ile operasyon tamamlandı. Gecikmeli olsa da amaca ulaşıldı. Eli kanlı ASALA'nın lideri Agop Agopyan Yunanistan'dan İtalya'ya giden feribotun içinde vurularak tarihin karanlık sayfalarına gömüldü. Agopyan'a İsviçreli bir tarih profesörü deniyordu. Elde bir tek vesikalık resminden başka bir şey yoktu. Onunla yola çıkılıp, işi bitirildi. İşte bu eylem ASALA'nın diplomatlarımıza yaptığı saldırıların bitişinde milattır.
Doğu dönemi
MAH'tan MİT'e hep bir takım eylemler vardır. Ancak örgütte en büyük değişim Em. Korgeneral Fuat Doğu döneminde gerçekleşti. Parasal imkanlar arttırıldı. Yeni kadrolar verildi. Bu kuruluşta Doğu Paşa adı "Efsane" olarak geçer. Döneminin politikacıları bir süre sonra ondan çekinmeye başladılar. Sonunda Portekiz'in başkenti Lizbon'a Büyükelçi yapıldı. Bu bir yerde anlaşmaydı diyebiliriz. Kendisini tanıma imkanı buldum. Rahmet diliyorum.
12 Eylül dönemi
Kenan Evden liderliğindeki ihtilâl, MİT'e büyük zarar verdi. Pek çok fedakar ve cengaver servis elemanı yurtdışına kaçtı. Hatta iyi arkadaşım olan ikisi, Hollanda'da yıllarca bulaşık yıkayarak yaşadılar. Düşünün bunlar, hukuk fakültesi mezunu ve daire başkanlığına kadar gelmiş isimlerdi. Suçları ise toplum haşerelerine karşı mücadele idi. Neden sonra Türkiye'ye dönebilip, avukatlığa soyundular.
Bunların dışında biri var ki, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube'si ile MİT'in koordinasyonunu yıllar yılı götürdü. Hem de tek başına. Önce Hakkari'ye yollandı. Daha sonra "Emekliler Kıraathanesi"ne. Kapısını çalan kaldı mı, bilmiyorum?
İçime yara olan diğer bir konuysa istihbaratın faydalandığı kimi isimlere yapılan vefasızlıktır. Abdullah Çatlı'yı örnek verirsem, Agopyan'ın halledilmesinde en büyük katkı onundur. Belçika-Fransa sınırında bir benzin istasyonunda pompacı olarak çalıştı. İz sürdü. Neticeye böyle gitti. Oysa Susurluk'taki kazadan sonra önüne gelen herkes karaladı. Hatta, akıllarına geldikçe tekrarlıyorlar. Aynı şeyi Mehmet Ağar ve Korkut Eken gibi kahramanlara da yapmadılar mı?
Kara mizah gibi
Konu önemli olunca tarzımın biraz ağırlaştığını biliyorum. Şimdi hafifletmek istiyorum. Yanlış anlaşılmasın, yazacaklarımın tamamı gerçek.
İki Almanya'nın olduğu dönemdeyiz. Başkent Bonn. MİT temsilciliği de burada. Bursa'dan yüklenen bir araç Bonn Sorumlusu'na yollanır. Türkiye'de MİT'in çeşitli bölge başkanlıklarını da yapmış A. N. Ö. şaşkına döner. "Kullanın" diye gönderilen aracın rengi bile siyahtır. Merhum emekli Albay teslim almaz ve geri yollar. Ankara'ya yazdığı mesaj aynen şöyledir:
"Bu aracı nerede kullanacağım? Kaldı ki benzeyenlerini, hatta daha iyilerini Köln'deki ikinci el pazarında 800 Mark'a almak mümkün."
Satır aralarında "damgalı eşek gibi" yerine geçen benzetmelerde de bulunur.
Bir de diğer ülke istihbaratlarının imkanlarını düşünün. Helikopter ve uçak tutmaktan, büyük harcamalara kadar rahatlıkla yapmaktadırlar. Elemanların ceplerinde en az dört bankanın "limitsiz kartları"nı taşırlar.
Neticeye gelirsek, güçlü devlet olmanın yolu güçlü istihbarata da sahip olmaktan geçer. Bunu aklımızdan çıkarmayalım. FETÖ'cülerle mücadele de çözüm, Guantanama ya da "Dalton Biraderler" kıyafetleri giydirmekle bulunmaz. Üstelik yeni masraf kapısı!