FETÖ'cü darbenin farklılığı!
27 Mayıs, 12 Eylül ve Türkiye'deki diğer darbelerin tamamının -15 Temmuz hariç- komutanları askerdir.
15 Temmuz darbesinin yöneticileri ise FETÖ'nün imamlarıdır.
İlk kez sivil darbeciler 15 Temmuz'da oluşturdukları askeri cuntaya yöneticilik yapmıştır.
15 Temmuz bütün darbe girişimleri içinde en kanlı olanıdır!
15 Temmuz darbe girişimi sırasında ilk kez silahsız halkın üzerine ateş açılmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalanmıştır.
15 Temmuz darbe girişimi diğerlerinden farklı olarak ilk kez akşam saatlerinde başlatılmıştır.
Bu durum darbenin iç savaş çıkartmaya yönelik olduğunu göstermektedir.
Dikey değil yatay örgütlenme!
15 Temmuz darbe girişiminin örgütlenmesinin dikey değil yatay olduğu, darbeye kalkışan hücrelerin birbirlerinden bağımsız tepe tarafından aynı amaç için organize edildiği görülmektedir.
Darbe girişiminde bulunanlar emirleri üstlerinden değil Fetullah Gülen çetesi tarafından tayin edilmiş İmamlardan almışlardır.
Aynı yerde birlikte çalışan iki darbeci, ayrı abilere bağlı olarak çalıştığı için birbirlerini tanımayabiliyorlardı.
Her anlamda 15 Temmuz darbe girişimi askerin değil bir cemaatin darbesidir.
15 Temmuzda halka bomba attıranlar ABD'de olsa bile, bombayı atanlar bu topraklarda yaşayanlar arasından çıkmıştır.
Üzerine gereği gibi gidilmeyen ihanetler!
* Dönemin Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in TSK'nın en mahrem yerlerinde yaptığı konuşmalar çarşaf çarşaf FETÖ'cü ve yandaş medyada yayınlanıyor.
Devleti yönetenler dönüp "nasıl oluyor?" diyemiyor.
Genelkurmayı dinleyenlerin Başbakanı ve Cumhurbaşkanını haydi haydi dinleyecekleri akla dahi gelmiyor!
* Bavul bavul "İrtica İle Mücadele Eylem Planı" dokümanları bir gazeteci ve içeriye yerleştirilmiş ajanlar marifetiyle 1. Ordu karargâhından dışarı çıkarılıyor medyaya ve mahkemeye servis ediliyor.
Ülkenin istihbarat servisleri dahil "bu ne iştir?" sorusunu kimse sormuyor!
* 6 Aralık 2010'da Gölcük Donanma Komutanlığı'nda yer döşemesinin altında birileri elleriyle koymuş gibi çuvallarla belge ve hard disk buluyor.
"Kim koydu, kim buldu?" sorusu kimsenin aklına gelmiyor!
* 13 Mart 2014 tarihinde Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan çok gizli bir toplantı internete sızıyor.
Bu işin "kimin ihtiyacı için kimin tarafından nasıl yapılabildiği?" üzerinde kamu vicdanını rahatlatacak biçimde durulmuyor.
* TSK'nın kozmik odasına Bülent Arınç'a uyduruk suikast iddiasıyla giriliyor, TSK'nın arşivleri adeta yağmalanıyor.
AKP iktidarı bunda hiçbir sakınca ve oyun görmüyor!
* TSK'da Fetullahçı subaylara yer açmak için Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davaları açılıyor.
İktidar, olanı biteni ancak kendisine karşı 17/25 Aralık operasyonuna kalkışıldığında fark ediyor.
Ancak olan olmuş atı alan da Üsküdar'ı geçmiştir.
FETÖ tehlikesine dikkat çeken herkes gidiyor!
Nuh Mete Yüksel, Fetullah Gülen hakkında Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı bir paralel yapı oluşturduğu gerekçesiyle dava açıyor, bir süre sonra komploya uğrayarak devre dışı kalıyor.
Hanefi Avcı, Fetullah Gülen yapılanmasının özellikle Emniyet'te ulaştığı boyutları yazdığı bir eserle ortaya koyuyor bir süre sonra büyük bir komploya uğruyor.
Ünal Erkan, Fetullah Gülen çetesinin Emniyet'in stratejik noktalarına adamlarını sızdırma girişimlerini tespit ederek önlüyor.
Onun da bir biçimde önü kesiliyor.
Diğerlerini saymaya gerek yok!
Sonuçta Fetullah Gülen ekibi CIA'nın himayesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde her türlü tasarrufu yapan bir çeteye dönüşüyor.
AKP iktidarı ordu ve yargıdaki "Kemalist vesayeti yok etmek" adına olanı biteni bazen destekliyor bazen de ilgisiz kalıyor.
Böylece her türlü millî, ahlaki, insani ve İslami değerlerden soyutlanmış, uluslararası emperyalist bir enstrüman haline gelmiş olan FETÖ ekibi devlette her istediğini yapacak bir duruma geliyor.
Adam darbe yapmaya kalkışınca da birileri şaşırıyor.