Dış politikadaki Suriye’ye yönelik açıklamalar kamuoyunda dikkatle takip ediliyor. Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Suriye politikasında ciddi, diyaloğa dayalı, Esad saplantısından kurtulmuş, mezhep ekseninden çıkmış bir politika izlenirse Suriye de, Türkiye de, bölge de kazanır. Israrla vurguladığımız husus Türkiye, Rusya ve İran bir araya gelip bir işbirliği yapabilirlerse bu, Suriye’deki durumu istikrara kavuşturabilir. Barışın yolu açılabilir. Dolayısıyla bu yöndeki gelişme ve görüşmeleri olumlu buluyorum” dedi. Hükümetin yaptığı açıklamalardan İran ile bir görüşme olduğunun da ortaya çıktığını kaydeden Loğolu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunlar gerçekten iyi. Rusya, İsrail, Mısır açılımı iyi. Türkiye’nin dış politikasındaki köklü bir değişikliğin işareti ancak ve ancak Suriye politikasında ciddi bir değişikliğe gidildiği takdirde inandırıcı olur. Yoksa gerisi kozmetik, metazori, pratik zorluklardan dolayı yapılmış değişikliklerle sınırlı kalır. Bunu daha önce de ifade ettik. Hükümetin tutumunda tam bir netleşme yok. Bu netleşmeyi telaffuz edebilseler sorun kalmayacak.” Türkiye İsrail ilişkilerinin normalleşmesinin ABD ile ilişkiler açısından da önemli olduğunu ifade eden Loğolu daha sonra şunlara söyledi:
İsrail’in denetimi var
“İsrail konusu daha net. Türkiye İsrail ilişkilerinin normalleşmesi gerek ikili planda, bölgesel planda, gerekse Türkiye’nin bölgedeki ağırlığının artmasına yapacağı katkı nedeniyle olumlu. Getirilen mutabakat metni aslında gerçeği tam yansıtmıyor. Ablukanın kaldırılması var ki, abluka kaldırılmadı. İsrail defalarca söyledi. Hafifletilen, kaldırılan abluka değil. Sadece Gazze’ye iletilen yardımlar konusunda köklü değişiklik yok. Yine İsrail limanına indiriliyor,İsrail’in denetiminde ve gözetiminde Gazze’ye götürülüyor.” İsrail’in tazminat vermediğini belirten Loğolu sözlerini şöyle tamamladı: “Tazminat konusu var. İsrail tazminat demiyor. Bir noktada sanki bağış yapılıyor gibi. Kime yapılıyor, nasıl kullanılacak bu para o da belli değil. Ayrıca bu Mavi Marmara olayında mağdurların açtığı davaların hukuken hükümet tarafından düşürülmesi mümkün değil. Böyle bir söz verildiyse bu hukuka aykırı. Burada da ciddi sıkıntı var. Bir noktada öngörülen şartlar, özür dışında tam yerine getirilmiş değil, bir kısmı hiç yerine getirilmiş değil.”
