Evet'te de bir "hayır" vardır!
"Savaş, hoşunuza gitmese de üzerinize yazıldı. Gerçi o size hoş gelmez, fakat olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara 216) Referandumdan önce, sonucu şahsen nasıl karşılamam ve dolayısıyla ne yazmam gerektiğini düşünürken, "evet" de çıksa "hayır" da çıksa, kimsenin üzülmemesi gerektiğini, hayır çıkarsa bir sorun çıkmayacağına, "evet" çıkarsa bunun da hayırlara vesile olabileceğine öncelik vermeye karar verdim.
Tabii dayanağım, Kur'an'daki hayır ve şer ile ilgili ayetler ile Hızır ile Musa'nın kıssasını anlatan Kehf suresiydi.
***
Sonuçlar Anadolu Ajansı tarafından yüzde 64 evet, yüzde 36 hayır diye açıklanmaya başlandı, yazıya başladığımda İstanbul ve Ankara'da hayırlar öne geçmiş, Türkiye genelinde de yüzde 51 evet, yüzde 49 hayır durumuna gelinmişti.
Sistemi değiştirmeye karar veren devletin karar mekanizması böyle mi uygun gördü acaba?
Ben "evet" veya "hayır"dan çok, seçimden hemen önce Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan'ın "evet" çağrısı yaparak "100 yıllık Kemalist sisteminin değişmeye ihtiyacı var. Yani artık Kemalist ideolojiye dayalı parlamenter sistem Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulamıyor. En ağır Kürt sorunu olan hiç mi hiç çözüm bulamıyor. Bu nedenle Kürt sorununun çözümünde olduğu gibi Türkiye'nin genel sorunlarının da çözümlerinde Türkiye'nin gelişmesi için sistemin değişmesi gerek" demesine dikkat çekmek istiyorum!
Gerçi daha önceleri eyalet sisteminin, federasyonun güçlü bir Türkiye'de sorun olmayacağını Tayyip Erdoğan bir canlı yayında söylemişti ama referandum öncesinde herhalde "evet" oylarının düşmemesi için üniter yapının en büyük savunucusu olduğunu belirterek, "Eyaletmiş, federasyonmuş, şuymuş, buymuş hiçbiri gündemimizde yok, olmayacaktır. Cumhuriyetimizi üniter yapısı içerisinde ilelebet payidar kılma konusundaki kararlığımızı bir kez daha tekrar ediyorum" demişti.
Erdoğan, sözünde durursa, hayır diyenler bundan ancak memnun olur. Fakat sözünde durmazsa, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diyenler; Türk Milliyetçileri bu tür girişimlerle ne pahasına olursa olsun mücadele edecektir.
***
Atatürk de "Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücâdele ve müsâdeme demektir. Hayatta muvaffâkiyet, mutlaka mücâdelede muvaffâkiyetiyle mümkündür. Bu da mânen ve maddeten kuvvete, kudrete istinat eder bir keyfiyettir" diyordu.
Erdoğan, iktidar kuvvet ve kudretini kullanarak böyle bir sonuç elde etti.
Atatürk, Tarsus Gençlik Yurdu'nda daha cumhuriyet ilan edilmeden önce yaptığı konuşmada da "Saygıdeğer gençler, hayat, mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır. Galip olmak, mağlûp olmak. Size, Türk gençliğine bıraktığımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız.
Milletin yükselme yolları ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle kararsızlık etmeyin. Milleti o yüksek dereceye götürmek için dikilecek engelleri hep birlikte aşacağız. Bunun için beyinlerinize, düşüncelerinize, bilginize, gerekirse bileklerinize, bazularınıza, bacaklarınıza başvuracak, fakat sonuçta mutlaka ve mutlaka o amaca varacağız. Gerek burada ve gerek seyahat ettiğim bütün yerlerde genç arkadaşlarınız, hep sizler gibi hisli, kararlı ve cesurdur. Bundan dolayı şimdiden geleceğin parlak ufuklarını görmekle mutludur. Bu millet sizin gibi evlâtlariyle lâyık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır." demişti.
Ne diyelim; millet layık olduğu olgunluk derecesini bulur inşallah!