Etki ajanları, takiye yalanları!..
Önce olayların yaşandığı alanlara, yani ortama iyice bakmak lazım; kısacası ahval ve şeraite odaklanmak şart!..
İşte asıl mesele; kim nerede, nasıl, hangi ortamda ve en çok da kime göre konuşuyor?..
O halde son sözü baştan yazmak lazım; Din bezirganlığı, "fetva" pervasızlığı ve her konuda ahkam kesme manevralarında, kelimenin tam anlamıyla takiyeci zırvalıklar boşu boşuna ya da bir rastlantı gibi sergilenmiyor bu ülkede...
Din sömürüsünün rantiye çarkında; televizyonlarda milyonlarca lira karşılığında Ramazan programı yapanlar nasıl inanç dünyasını sömürüyorlarsa, kendine tarikat-cemaat yaratma peşinde olanlar da akla ziyan kışkırtıcı söylemlerle mürit peşine düşerken, ne yazık ki hiçbir engelle karşılaşmıyorlar...
Velhasıl; sözde "din adamı" kılığındaki provokatörlerin her salonda, her mecrada, her ekranda ve her platformda ağzına geldiği gibi konuşabildiği bir gariplikler ülkesidir Türkiye...
İşte o Türkiye'de; kadına seri taciz vakaları ve tarikat-cemaat yurtlarında toplu tecavüz olayları yaşanırken, ilgili-yetkili bir güruh bunlara ısrarla sessiz kalıyorsa, bilin ki cesaret alınan bir dayanak, referans alınan zırvalıklar ve peşinden gidilen bir takiyeci-intikamcı anlayış da vardır ortalarda!..
İşte, Atatürk'ün Meclis'teki koltuğunda oturan zatın, "laiklik yeni Anayasa'da olmamalıdır" dediği bir acayip ülkedir Türkiye...
Ve o Türkiye, ne yazık ki Orta Doğu'da tecavüz-katliam hattında insanlığı vuran IŞİD kafasını "iyi çocuklar" olarak niteleyen zavallılara bile tanıklık etmiştir...
Peki; sokağa çıkan kadınlara neredeyse "fahişe" gibi davranan, çalışan kadınlara "ahlaksız" damgası vuran sözde din adamı ya da "ilahiyatçı" kılığındaki gerici provokatörlerin sayısı neden artıyor bu Türkiye'de?..
***
Besleyenler, kışkırtanlar, susanlar!..
Sakın gözardı etmeyiniz; Yalnızca saf ve temiz inanç sahiplerini vurmuyor akla ziyan gerici söylemler, dincilik siyasetinin yolaçtığı erozyon yüzünden kendini "dinden soğumuş" olarak niteleyen insanların öfkesini de artırıyor bağnazlık fetvaları...
Yok, "asansörde halvet" zırvalığı, yok "acil serviste kadın-erkek ayrı yatsın saçmalığı", yok "yatakta battaniyenin konumu" ya da kadına şiddeti tetiklemek için mide bulandırıcı açıklamalar...
Son günlerde sosyal medyada en çok tepki çeken insanlar, adlarının başında "şeyh, hocaefendi", sözde "din adamı" ya da "ilahiyatçı" yazan zavallılar ve onların bitmeyen saçmalıkları...
Bu zavallılara tepkiler o kadar yoğunlaştı ki, MHP lideri Devlet Bahçeli bile "ne ara bu kadar sapık türedi" sorusuyla milletin kafasını bulandıran kimi ahmaklara dikkat çekmek zorunda kaldı...
Peki; inanç sömürüsüyle de iktidar olan hükümetten ve onun anlı şanlı bürokrasisinden neden ses çıkmaz acaba?.. AKP, kendi tabanının "asansörde halvet" zırvalığından hoşlandığını falan mı sanıyor acaba?..
Ya da "Allah vur diyorsa vur" diyerek, kadına şiddet konusunda kışkırtıcılık yapanların AKP'li kadınlar tarafından alkışlandığı mı düşünülüyor?..
Bu soruların asıl nedeni, dün kimi gazetelere yansıyan bir kulis bilgisi... İddiaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP MYK toplantısında, Diyanet'in sahte fetvacılara müdahale etmesi için Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'a talimat vermiş!..
Bu haber hiç inandırıcı gelmedi bana... Çünkü seçenek sıkıntısı ve muhalefetin beceriksizliği nedeniyle yıllardır iktidarda duran AKP, kendisine oy veren çoğunluğun aslında laiklikle sorunu olmadığını bal gibi bilmesine rağmen, "asansör fetvacı"sı güruhun mide bulandırıcı söylemlerini izlemekle yetiniyor... AKP'yi besleyen "tarikatlar-cemaatler kızar" diye kaygı mı duyuluyor acaba?..
***
Şeyhi konuştur, imamı şutla!..
Peki; AKP hükümeti, din bezirganı kılığında, uydurma söylemlerle gerçek dindarların da tepkisini çeken sosyal medya fetvacılarına neden ses çıkarmıyor, engel olmuyor?..
Yani, bu ülkede; laik cumhuriyetin Diyanet'i neden susuyor da, molla medrese- mürit-rant sistemini kullanan aklıeveller sürekli konuşuyor, saçmalayıp duruyor?..
Dün bir gazetede yer alan analize bakılırsa, AKP çevreleri "asansörde halvet" gibi saçmalıkları dillendiren figürlerin "etki ajanı" olabileceği ihtimalini de tartışıyormuş...
Yani, piyasadaki kimi belaltı tellalları, sözde 28 Şubat'ı tetikleyen "aczimendi" ve "Fadime" gibi tiplemelere de benzetilmiş!!!
28 Şubat sürecinde laik cumhuriyete karşı taarruzları adeta örtbas etmeye yönelik bu tip yaklaşımlar yalnızca bir gafleti dışa vurmuyor, aynı zamanda çaresiz bir zavallılığı ve onun ardındaki takiyeyi de deşifre ediyor...
Çünkü "etki ajanı" iddiası baştan sona tabansız bir yaklaşım ve acziyet sığınağı... Son haftalarda "asansörde halvet" türünden saçmalayanların büyük bölümü aynı zamanda AKP militanı gibi çalışan propaganda elemanları... Tek kelime duymadı kimse bunlardan AKP'ye karşı...
İşte bu yüzden de, genellikle AKP'li belediyelerin organizasyonlarında kürsüye çıkıp konuşturulan bu bağnazlara kimse ses edemiyor...
Sözün özüne gelince; Bürokrasideki tarikat-cemaat etkisinin yol açtığı korku öylesine hâkim olmuş ki, Diyanet İşleri Başkanlığı ya da Din İşleri Yüksek Kurulu bile dini suistimal ve dejenere eden zavallılara ses çıkartamıyor...
Ses edebilseydi birileri; devletin aracını "halifeyi seçmenin zamanı geldi" diye bağıran provokatörlere tahsis eden AKP'li Üsküdar Belediye Başkanı hakkında İçişleri Bakanlığı soruşturma izni verirdi!..
Evet; bir ülke düşünün ki, ortalıkta "hoca- şeyh" kılığında bir sürü zavallı "din" adına sürekli saçmalıyor, ancak Diyanet'ten sorumlu başbakan yardımcısından tutun da emrindeki Diyanet yetkililerinden ilahiyat fakültelerine kadar hiç kimse onları susturamıyor, karşı duramıyor, engel olamıyor...
Diyeceksiniz ki; bir taraftan "FETÖ" adlı dinci organizasyonun tahribatıyla uğraşırken, diğer yandan din adamı kılığında İslamiyeti yozlaştırmaya çalışanlara ses etmeyenlerin gücü ancak "camiler rant yerine döndü" diyen gencecik mahalle imamına yetiyor!!!