Ermenistan'da şimdi de Soros virüsü!

Ermenistan'da son seçimler sonrasında yaşanmış protestolar ve iktidar değişikliği öyle bir hızla gerçekleşti ki, ilk aşamada olayların gerçek yüzünün karanlık içinde kalması, şimdiden endişe doğuruyor.

Her şeyden önce, Türkiye ile ilişkilerin daha da "gergin" bir ortama gelmesinden korkuluyor.

Aynı zamanda, eski Sovyet coğrafyasında toplumun baskısıyla iktidar değişikliklerine çok sıcak bakmayan Rusya'da bile, Erivan'daki protestolara ilişkin net bir yaklaşım yoktu.

8 Mayıs 2018'de Ermeni Parlamentosu'nda yapılan oylamada Başbakan olarak seçilmiş Paşinyan'la iktidar değişikliğinden sonraki 1 aylık süreçte, Ermenistan üzerinde oluşan tablo yavaş yavaş netleşiyor.

Bugün Rusya medyasındaki yorumlara göre; Nikol Paşinyan, stratejik kurumlara, Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarına ve Güvenlik Konseyi Başkanı gibi görevlere ABD'nin etkisi altında olan isimleri yerleştiriyor.

İlk aşamada Ermenistan'da yaşananlarla Ukrayna'daki olaylar arasında paralellikler görülüyor.

Protestolarla iktidarı ele geçirmiş Paşinyan'ın, aslında, ABD projesi olduğunu açık bir şekilde beyan etmekten Rusya çekiniyor.

Kremlin, Paşinyan'ın takımında, Soros Vakfı ile ilişkili olanların çoğaldığının farkına vardığını sadece "resmen" açıklamıyor.

Soros Vakfı'nın finanse ettiği Transparency International örgütünde görevli diplomat ve teknokratların bir çoğunun şimdi Ermenistan'da önemli görevlere getirildiği öne sürülüyor.

Partiye ABD doğumlu Raffi Ovannisyan'ın Başkanlık etmesi dikkatleri çekiyor.

Diasporadan Sorumlu Bakan Yardımcısı görevine ise Paris'te doğmuş, ABD'de eğitim almış Babken Ter-Grigoryan atanıyor.

Böylelikle, Ermenistan'da iktidara gelen Paşinyan ve onun takımında görev almış isimlerin geçmişi ve siyasi görüşleri doğrultusunda, Soros'cuların Sovyet coğrafyasında hazırladığı ve finanse ettiği yeni bir projenin tanığı olunuyor.

***

Ve bu sürece Türkiye'nin de, Rusya kadar dikkat etmesi gerekiyor.

Çünkü bugün Ermenistan'da yaşananlar ve bu ülkenin tedricen Rusya'nın kontrolünden çıkması, gelecekte Türkiye için baş ağrısına dönüşebileceği sanılıyor.

Oysa Paşinyan, Başbakan olarak göreve başladıktan sonra Türkiye ile ilişkilere değinerek, ön koşulsuz ilişkiler kurmaya hazır olduğunu beyan ediyordu.

Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ çatışmasının Ankara-Erivan arasındaki ön koşul olarak gündeme getirilmemesi gerektiğine vurgu yapıyordu.

Türkiye, NATO üyesi olarak ABD ile askeri müttefiklik ilişkilerinde olsa da, Washington'ın son yıllarda ve özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında müttefik devlet olarak gördüğü Türkiye ile ilgili politikası, aslında, büyük sorunların olduğunu ortaya koyuyor.

Ve böyle bir ortamda, Ermenistan'da gerçekleşmiş iktidar değişikliği, Türkiye'nin güvenliği açısından da büyük önem taşıyor.

Bazı uzmanlara göre kurulduğu günden bugüne kadar Türkiye'ye karşı toprak ve sözde soykırım iddialarından vazgeçmeyen Ermenistan'ın, ABD'nin kontrolüne geçmesi, Türkiye'ye karşı bir cephenin açılması tehlikesini ortaya getiriyor.

Hatırlatalım ki, yıllardır Ermenistan'ın işgal ettiği Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinde ve Ermenistan-Türkiye sınırı civarındaki bölgelerde yüzlerle PKK'lı teröristin eğitim görmesi ile ilgili bilgiler zihinlerden silinmiyor.

Ermeni kaynakları, 1990'lı yıllarda Azerbaycan'a karşı askeri operasyonlarda PKK çetelerinin de savaştığını itiraf etmişler ve birçok kaynak da işgal edilmiş topraklarda bu terör örgütünün eğitim kamplarının varlığını belirtiyorlardı.

Şimdiye kadar Rusya'nın etkisi altında olan Ermenistan'ın Türkiye'ye karşı provokasyon ve askeri operasyona kalkışmadığı da bir gerçektir.

Zira sınırlarının Rus askerleri tarafından korunduğu Ermenistan'la Türkiye arasında herhangi bir gerginliğin oluşması, Rusya'nın çıkarlarına uygun değildir.

***

Son yıllar Kremlin'in, Türkiye ile strateji iş birliği ilişkilerinin kurulmasına önem vermesi ise bu planların gerçekleşmesini imkansız kılmaktadır.

Ne var ki, bugün Ermenistan'daki jeopolitik oyunlar Moskova'nın bu devlet üzerindeki kontrolünü zayıflatabilir bir güçte gösteriyor.

Ermenistan'da güçlenen ABD yanlısı hükümet, Türkiye'ye karşı bir tehlike oluşturuyor.

Yıllar boyu yürütülmüş propaganda ve sözde soykırımla ilgili yalan görüşler sayesinde Ermeni toplumunda "düşman Türkiye" imajı oluşturulduğu gerçeği,

ABD'deki Ermeni yanlısı politikacıların ve lobi gruplarının eseri olduğu biliniyor.

Genel olarak, sözde "Ermeni soykırımı" konusu ABD'nin bazı çevreleri için Türkiye'ye baskı aracıdır ve farklı askeri-politik çevreler tarafından gerekli zamanda gündeme getiriliyor.

Bu konuda Soros Vakfı'nın Türk toplumuna "demokratik açılım" adıyla sunmaya çalıştığı Türkiye-Ermenistan, Türk-Kürt ilişkileri ile ilgili millî çıkarlara uygun gelmeyen teşebbüslerini unutmamak icap ediyor.

Dolayısıyla, bugün Ermenistan'da yeni yönetimin oluşturulması ve Soros Vakfı'yla irtibatlı isimlerin en stratejik görevlere atanması ile aynı zamanda, Washington'daki Türkiye karşıtı çevrelerin aktifleşmesi de tesadüf olarak değerlendirilmiyor.

Ermenistan'dan gelebilecek tehdit ve tehlikeyi Türkiye bugünden diplomatik baskı yoluyla ortadan kaldırmanın yollarını aramanın tam zamanı yaşanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları